KARER SİTELERİ (karer, cafran, binlom) İLE İLGİLİ BİR
DEĞERLENDİRME
İlhani Sertkaya
Bir an gibi, Karer’e ait üç siteyle birlikte karşılaştığımda, her Karer'li
gibi ben de sevinmiştim doğal olarak. Bu üç sitenin de kendisine göre, bir
atmosferi, yaklaşımı, birikimi, tecrübeleri vardır, ona göre sitenin rengini
vermişlerdir. Ortak vurgu; Karer'dir. Bu ortak vurguyu gören biri olarak
heyecanlandığımı belirtmeliyim.
Hemen her gün Karer'i görüyorum gibi bakıyor, izliyor, okuyordum. Bir de
baktım Karer.org’da benim resmim, profilim, bazı şiirlerim geçmiş. Karer,
tanıtım ile ilgili öz, özetli bilgiler... Bu bilgilerden özelikle 'tarihi'
ile ilgili yazıya katılmadığım halde, sıcak bir atmosfer hatırına, izlemekle
yetindim. Konuk defterinde Karerlilerin sadece selamlaşmaları, biri
birlerinden haberdar olmaları, hal-hatır sormaları da beni duygulandırdı
doğrusu. Bu üç sitenin konuk defterinde onları ve çabalarını selamladım.
Cafran sitesinin webmastırı, bana anlamlı bir öneri gönderdi. 'Cafran'ın
ekmeğini yemiş, suyunu içmişsiniz, siteye yazı yazar mısınız?' demişti.
Kıramazdım, ilk elde hiç bir kitabımda geçmeyen, 'cafranlı anı'larımı özel
olarak yazdım. Webmasterin aktarım hataları oldu, düzeltildi, derken yazım
bitti. Zaten her üç Karer sitesinin de canlı tutulması, zenginleşmesi için
çaba harcamalıyım diye düşünmüştüm. Eh, biliyorum ki sadece 'düşünmek' bir
şey ifade etmiyordu. Sonra Binlom webmastırı ile iletişimim oldu.Yazmaya
başladım kısaca. On beş de Zazaca ders hazırlayıp aktardım. Bu ara, doğal ki,
bazı arkadaşlar, öğretici yazılar yazdılar.
'Toleranstan,
demokrasiden' bahsetti her kes, her zaman ve her yerde olduğu gibi.
Zaten bir okurun sorusuna binlom şu cevabı vermişti; 'Binlom, elbette
başıboş, amaçsız hedefsiz yürüyen bir at arabası değildir.' Ben de madem
öyledir, burada düşünce, fikir, bilgi, alışverişi olur diye burada yazdım.
Benim için bu üç site de fark etmezdi zaten. Fakat cafran ve karer.org
sitelerinde, maalesef bir kaç selamlaşmalar dışında, bir türlü canlanmadı.
Umarım canlanır, genişler. Biliyorum kolay da değil, yine de temennim o
sitlerin de canlanması, genişlemesi. Bazen bu iki sitede, bir anlamsız
'konuk' küfürü, günlerce kalabiliyordu. Bu gibi şeyler, hemen her sitede
karşılaşılan durumlardır. Karer.org sitesinin webmastırı, çok da 'çok'
olmayan bir iki küfürle karşılaşınca, siteyi kapatacağından bahsetmişti.
Kapatabilirdi de… Sitenin
karşılaştıkları ve mümkün ki karşılaşacağı durumlardır.
Biliyorum ki, site yapmak, yaşatmaktan daha kolaydır bilenler için. Benim de
başımda geçmişti ve üç kez yıkıma uğradı. Webmasterimin dediğine göre, tespit
edilen iki hacker'dan biri Hürrüyet gazetesiymiş. Yani virüs, Hürriyet
gazetesi tarafından gelmişti. O sıralar bir kaç kişi gibi, Emin Çölaşan’a da
açık mektup göndermiş, kendisini aleni tartışmaya davet etmiştim. Bu bize
'hukuk, demokrasi!' dersi vermeye kalkanlar, tartışma yürekliliğini
gösteremezlerdi biliyorum, ama cevapları, beyinlerindeki gibi 'virüs' olmalı
mıydı? Evet.
Yasaklara sığınıp
sansür uygulayanlardan, inkârlara sığınıp, demokrasi oynayanlardan,
toleranslardan bahsedip, herkesi kendisi gibi düşünmek gerekliliği
anlayanlardan, evrensellikten söz edip, fanatiklik okuyanlardan, halkların
kardeşliğinden 'dem' vurup, Kürt halkının kendi özgürlüğüne karşı çıkanlardan
halkımız çok çekti, çekiyor.
Onun için 'durgun
gölleri kurcalamalıyız' demiştim. Onun için tartışmaktan 'çekinmek' bir yana,
aksine tartışmalıyız, birbirimizi anlamalıyız, karanlıkta bir şey ve kimse
kalmamalı diye düşünüyorum. Söz kesilmemeli, sözden korkulmamalı demiştim.
Çünkü iyi biliyorum ki, sözden korkanların karanlıkta mutlaka kalmasını
istedikleri konular var.
Bizim böyle bir sorunumuz yok,
olamaz da...
O halde, karşı çıktığımızı
sandığımız, bildiğimiz, anti demokrasi ve 'Tek doğru ben' anlayış
sahipleriyle önemli farkımız olmalı.
Demek istediğim; bu
üç Karer sitesinin güzellikleri bir yana, bu zenginleşme, tartışma
birbirimizden öğrenme imkânı ve atmosferini daha çok binlom'da bulduğum için
burada yazmaya başladım.
Unutulmaması gereken
bir şey var ki, eğer binlom, sansürden tamamen arınmaz, tartışmalar
düşünceler üretilmezse o zaman solar.
Benim kimsenin
yazılarının, düşüncelerinin kaldırılması bir yana, yayınlanmasından yana
olduğumu belirtmek isterim. Bu sitede, bilinen bazı arkadaşların tamamen bana
göre inkarımıza dayalı yazılar yayınlanıyorsa, karşı yazılar yayınlanmıyorsa,
zaten farkına varılsın, bilinsin bilinmesin, 'bir rota'ya daha doğrusu
'ratasız'lıga giriliyor demektir.
'Binlom'un rotasını
değiştirmek isteyenlerden bahseden, ya da 'durgun göller mi kaldı' diyen
sayın Cafer Yurtsever'e ve diğer arkadaşa şunu sorabilirim; 'Hangi rotadan
bahsediyorsunuz ki değiştirilmesin istiyorsunuz? Ya da 'durgun göller kalmış
ki bu tartışmalar oluyor sanırım… Yoksa olur muydu?'
Ben her kesin kendi düşüncelerini
özgürce ifade edilmesinden yanayım kısaca.
'Özgürlüğün amasız, fakatsız' savunucusu olduğumu her fırsatta bıktırıcı da
olda tekrarlarken, buna hepimizin ihtiyacı olduğuna emin olduğum için
belirtiyorum.
Cevaplarsınız
cevaplamazsınız, yazarsınız yazmazsınız kişinin bileceği sorundur ama, her
kes özgürce düşüncesini yazmalı. Yoksa hep 'bir yerlerde bir iki benzemez
gibi görülen benzer vardır.'
Bilmesek mi? Bulmasak
mı? Ker kesin kendisini özgürce ifade etmesine alışmasak mı?
Peki, bir de ben
sorayım; böyle bir durumda ne yapacağız şimdi ya da sonra?
'Dost acı söyler'.
Gerçekten doğru. Fakat ne var ki, 'dostun söylediği acı gerçekleri', kimi
dostlar bir türlü anlamıyorlar. Tartışmayı 'çekişme', ya da olumsuz anlamda
'polemik' sanıyorlar bazıları. Tartışma bu ikisi de değildir. Bana göre
genelde Asya toplumlarına has bir geleneği daha kırmamışız; tartışmalarda,
isteriz ki, karşı kişi bizim düşüncelerimizi hep onaylasın, iltifatlar
yapsın. Ya da, bir kişisel sorunmuş gibi algılıyoruz. Ama bu ilerletici,
öğretici değil. Çünkü bu tartışma değildir. Belki 'tartışma'nın kendisini
tartışmak gerekiyor.
Binlom zengin
içerikliliğini sürdürmek niyetindeyse (ki öyle biliyorum), bu dost uyarımı
düşünür umarım. Zaten başka değil yalnız binlom, hiç bir site zenginleşemez.
Solar gider. Bütün üç Karer sitelerinin solmasını ben de sizler gibi elbette
istemiyorum ki, bu değerlendirmeyi yapıyorum.
Erzurum’da
Türkiye'nin kaderini ellerine almış, 'teftiş komutanlarından' birine yanaşmış
derdini anlatmak istemişti geçen gün bir bayan. Türkçe bilmediği için Kürtçe
konuşmak zorunda kalmıştı.
Komutanın cevabını
sanırım her kes duydu:
- HADİ GİT TÜRKÇE
ÖĞREN...
Hani diyorum o bayan
akabinde bir de 'demokrasiyi, dilleri, kültürleri, insan haklarını' sorsaydı
akıllı' komutana, sizce ne cevap alırdı?
Hani şu hemen her kesin ortalama
'kabul ettiği, savunduğu!' şeklinde bir cevap alacaktı.
Yine tekrarlayayım sorumu: Peki ne yapacağız şimdi?
Bütün bu söylemler,
üzerimizde dönen dolaplar, 2005 yılında daha çağdışı garip anlayışların neden
ayakta kalabildiğini, 'Karer’de uzayda olmadığına göre, Karer’i ve hepimizi
direk ilgilendirmiyor mu?
Bunları tartışmayalım
mı? Ya da binlom'da bunlar tartışılmamalı mı? O durumda geriye ne kalır merak
ediyorum?
Pek bir şey kalmaz
enim olun...
Öğrenci bursları da, festival de şiir de, edebiyat da kalmaz...
İnsan halidir bu, alışveriş için
daha zengin ve çeşitlilikleri olan pazara gider. Sadece elma satan pazara
'eh' gider ama hep elma yiyilmez bilirsiniz.
Her okuyucunun da kendince bulmak, bilmek, istediği ilgi alanları var. Kimi
tarihle, kimi felsefe, politika, şiir, roman, güncel gelişmeler, sanat vb.
ilgilidir.
'Doğruların cetveli kimsenin elinde
değil'. O halde her kes 'doğrusunu' özgürce ifade etmeli.
Ya da kimseler 'tek doğru' sahibinin çizdiği çerçeveye zaten sığamaz, o
doğru, 'kendi başına ' kalır.
Bir anlam da ifade
etmez.... Çünkü sahibi tarafından 'doğru' sanılan şey aslında eğridir.
Bırakalım da insanlar bu doğru ve yanlışları görsün diyorum.
Buna alışmalıyız diyorum.
Bu olmazsa olmaz diyorum demokrasi
kültürü için. Arkamızda yığınlarca dersler var.
Neden bütün bu
dayatılmışlıklardan arınıp yeni bir insan tipi olamayalım?
Olabiliriz, sadece
bizlere dayatılmışların dayatmalarına karşı çıkarken, onlara benzeme
çelişkisine düşmemeliyiz.
Sadece zülüm ve
sefalet edebiyatı yapmak sorunları çözebilseydi hiç şüphesiz en iyisini
yapabilirdik.
12 Eylül'ü 25 yıl
geçti. Daha o felsefe döner dolap gibi eğemense, bundan bizlerin açık
konuşmaması, dogmatiklikler, dar ideolojik yaklaşımların getirdiği
marjinallik, 'ele güne' dokunmama, en önemlisi de, bu adresi iyi tanımama
payımız yok mu dersiniz?
'Sağın erkende 'sol', ak'ın erkende
'kara' olduğu bu karmaşıklıklar içinde 'şaşırtmaca' konseptinin olmadığını
düşünebilir misiniz?
Üç Karer sitesini
değerlendirirken, bunları düşündüm.
Karer sitelerinin zenginleşmeleri,
çoğalmaları umuduyla....
İlhami Sertkaya
15.09.2005
|