DEĞİŞEN DEĞİŞTİRECEK 06.08.02
Değişim, eskiyi kendisiyle
hesaplaşarak yenmektir. İnsanın kendisiyle ciddi hesaplaşmasıdır.Ömrün önemli bir kavşağıdır.Yolun
bir noktasında, adeta kolayına kaçıp takla atarak geriye,aşağılara inmek de değişimdir,
o gülünç ‘değişimi’ zaten ciddiye almadığım gibi,kendi başını kendisi
yiyecek. Eğer içinizde o büyük kavgayı vermemiş,ileriye dogru bir değişimi yakalayamamışsanız,
mevcut statukoculuğu değiştirmek için iddialarınız ezbercildir.
Kendisini değiştirmeyen
kişinin, başkalarını değiştirme derdi ya da hakkı da olamaz.
Kavramların üstünü ve anlamını
küllendirmeyin. Şu ‘demokrasi’ kavramını kimler kullanmaz ki..ama demokrasi kavramı, istiyenin
istediği gibi ve hele kendi çıkarı için sadece kullanmanın modasını, gün geçtikce açığa
çıkarıyor, maskelerini düşürüyor. Evrensel kültür, uygarlık ve çağdaşlık, kendisini muğaklaştıran
odakları yanlızlaştırıyor. Ben ‘hangi demokrasi’ sorusunu artık pek anlamlı
bulmuyorum. Dünyayı her bakışta ak ve kara gösterenlerin sorusudur bu. Günümüz dünyası ve teknik gelişme,
dünyayı küçülttü deyim yerindeyse.Medya daha bir devleşti. Ulaşım ve iletişim, en ücra köşelerin
gizlenmek istenen ‘kara sırları’nı açığa çıkarıyor anında.Bu gelişmeleri
yaşayamayan, göremeyen geçen asrın kimi düşünürleri, O günün koşullarında doğal olarak ileri
sürdükleri kimi düşünceleri, geçerliliğini yitirmiş diyorsak eğer, klasik düşüncelere çakılan
kimileri tarafında bir ‘sapma’ olarak değerlendirmelerini dinlemeyecek kadar hızlı gelişmeler
yaşadık, yaşıyoruz. Zaman da adeta hızlandı.’Hızlı düşünme’ ye endekslenen
bir hayat içindeyiz. Kimse ‘amerika’yı yeniden keşfetme zahmetine katlanamaz.Dünyanın bir ucundan
bir başka ucuna bir günde varabilirsiniz. Japonyadan Amerikaya, ilginiz olan günlük gelişmeleri, internette bir
tıklamayla görebilir,bilgi sahibi olabilirsiniz.
Bu gelişmeler ve iç dinamik,
oligarşik, statukocu, klasik, inkarcı, ırkcı resmi ideolojileri daha bir zorluyor.Bu ozelliklere sahip
Türkiye sistemini, ( bunlar yetmiyormuş gibi) daha da gerilere götürmek isteyen odaklar kenara itilecekler. Artık
’ tekcilik’ felsefesi eğemenliğinin sonuna doğru yaklaşıyor. Bunu gibi,alternatif diye
sunulan klasik kimi sol ya da sosyalist politikalar da, kenarda kalmaya mahkumdurlar.Ne inkar ne de ütopya politikaları...somut
ve değişimin gerekliliğini yine somutca sunabilen politikalar arenadadırlar.İşte türkiye,bu
sancıyla kıvranmaktadır.3 /4 agustoz günü Millet meclisinin AB uyum yasaları diye coğunluğun
aldığı kararlarla çıkan gelişme, bağnaz ve inkarci ideolojinin kabuğunda bir çatlatma yarattı.
Yetersiz de olsa, önemlidir.Bir
demokrasi mevzisidir.Tabii, burada, yine bilinmeli ki, son yirmi yılın özgürlük hareketinin emeği esastır.
Ve özgürlük hareketi, zaten başından beri demokrasi için olduğunu eğer sözde anlatamadıysa,şidete
sarılmak zorunda kalmalarını her halde anlatabildi.Bizim coğrafyanın politikleşmiş potansiyelini
artık türkiye eğemen politikası hesaba katmamazlık yapamaz.İsterse görmemezlikten gelinsin, isterse,
oralı olmuyormuş gibi davransın. Hiç önemi yok. ‘kele berber gerekmez’.
X X
X X X
Aziz nesin bursa’da sürgündeki
anılarını anlatırken, bir de kendi sürgünününü sebebi olan bir broşurdeki düşünceleri için hayıflanarak’ şimdi o broşurdeki düşüncelerimi bugün iktidar
savunuyor’ derdi. Evet ne kadar da şu türkiyenin garip olduğunu söylesek de azdır.Bizi kürt olduğumuzu
söylediğimiz için asıp kesenler, dilimizi konuşmak istediğimiz için sürgün zindan gezdirenler, bu gün
kürtçe dilinin serbest olması gerektiğinden bahsediyorlar. Peki demokrasinin
olmazsa olmaz koşulu olan bu değişimi bizler savununca,bizi asıp kesmelerin boş yere olduğunu
anlayan dünün kimi inkarcıları diyelim bir ömenli adım attılar, bizim bunca acılarımıza
ne diyecekler?
Lanet olsun!!!!!
Daha bitmedi...değişim
sürecek, sürmek zorundadır.Türkiye demokratikleşecek..Biz bütün acemi yanlarımızla zaten başından
beri değişmişiz...demokrasi ve özgürlük gerekir diyoruz. Bunca bedel onun içindir.Değişen değiştirecek.
Ne inkar ne ütopya..
X X X X
Dalkavukları hiç cidiye almadım. Onlara işaret etmem, maskelerini indirmemin çabasıdır. Duruma
göre ‘yanar dönerler’. Ertoğrul Özkok, bu değişime nasılda kendisini hemen uydurmuş ve
‘Bıjı Türkiye’ sloganını o ‘Türkiye türklerindir’ logosunda, ırkcılık
ve inkar kokan gazeteye önermişmiş.Bundan iki ay eveline kadar, ‘kürtçe yoktur, hangi kürtçe’, gibi
çelişkili ve maaşı için ömrünü daşkavuklukla geçiren,Çölaşanın da, artık bu konuda düdüğü
eline alındı.Bunlar söylemiyor, söyletiliyor.Maaşları aşkına yazdırılıyorlar.Bir
çırpıda biter işleri, ondandır ciddiye almıyorum ve söyletenleri ciddiye alıyorum. Parti olarak
MHP, inkar ve rant ikliminde ancak boylanır.Onu, her ihtiyac duyulduğundan başlarına kaldırırlar,
kullanırlar, ‘arza talep’ azaldıkça da,yere çalarlar yine kulananları tarafında.Fakat öyle
bir kere değil,yavaşca aşağı alırlar.Ürkütmezler.Bu sicili kan kir kokan parti, yine lazım
olabileceğinin hesabıyla, mesafeli davranırlar.MHP nin işi zaten bizim coğrafyada bitmiştir.Bakmayın
kenar köşe kurt ulumalarına.Yerine ‘Hizbullah’ı koydular, zamanı gelince sarafsarını
çektiler.AKP denilen islamı ve inkarı birlikte götüreceğini sanan bozuntu partiyi, sayın ‘Yaşar
kaya’ nın dediği gibi halkımız,’idam ve dillerin özgürlüğü’ ile lanet yaklaşımını
unutmayacaktır ve fıratın ötesine onu sokmayacağız’. Artık inkar,ve coğrafyamıza
karşı düşmanlıkla hiç bir politik parti kazanamaz. Dün ve hiç bir zaman da kazanmamıştı
türkiye.Şimdi kazanmanın demokratik değişime endeksli olduğunu anlayabilen anlayışın
kıpırtıları var.Rantcının, derin kliğin,siyaset tüccarının,ve onların siyasi
temsilcilerinin korktukları budur.MHP lerin, Çölaşanların, Kırca’ların, Ağar’ların,
Susurluk saltanatcılarının korkuları bundandır.
İşte bu gelişmelerin
yaşandığı böyle bir kavşakta, 3 kasım seçimleri var. Yetersiz kim yanlarına rağmen, demokrasi değişiminin yasal adresi olan HADEP’i güçlendirmek, desteklemek
değişimin esas unsurlarına düşmüş.Ütopya politikacılarını ve her seçimde,’Dumalı’
alıntılarla ‘sol çocukluk hastalığına yakalanmış’ları zaten kastetmiyorum.
Olgunlaşmış, somut politikaların somut sonuç alıcılarını kavrayabilmiş potansiyeldir
bizim bahsettiğimiz.Kimi demokrasi güçlerini küçük hesaplarla oyalamanın o küküç düşlerinden kurtarabilirsek
kendimizi,demokrasiye varan yolu kısaltabiliriz.Yeterki kendi olumsuz ve adeta alışkanlık olmuş anlamsız
acemiliklerimizi yenebilellim.
Evet, ne inkar ne ütopya, değişen
değiştirecek.
İlhami Sertkaya
|
|