imaj.ilhami.jpg

Su Insan Kizi de Garip
Home
Düsünce ve Kolay Ezbercilikler
Aynayi Kendine Tutmak
Acayip Seyler
Aliskanliklarin Psikolojisi
Nuray Erenler ve Muratlarina Ermeyecekler
Linç Kültürü
Hiç Olmak
Manzaralar ve Biz
Karerce Bir Isik Yakmak
Bu Bir Borc Yazisidir
Su Insan Kizi de Garip
Karer Siteleri
Tarihin Tarihsizligi-2
Tarihin Tarihsizligi-1
Bulanik Sular ve incik Boncuk
Hallerimizden bazi haller
Durgun Gölleri Karistirmak
Tarih Masal Olsaydi
Kani Yado
Lozan Ve Oynanmis Kaderimiz
Ne gariptir bu Insanoglu
Onlarin Basbakani ve Bizim Amed
Ya Bu Deveyi Güdeceksin..
Eylül Kiran
Mercan Vadisi Denince
1.lüks siyaset
3.Dil yarasi
4.Digisen degistirecek
5.Kendini kemirmek
6.Cewlik bir siir
7.istanbul saldirilari
8.Ensenizi kabartmayin
9.Ömrüme mektuplar
10.Önce evinden
11.Evet pismanim
12.Köln yürüyüsü
13.Aldatilacakmiyiz
2.bin ladin
Ön söz
Anlasilmamak
Sözün bittigi yer
Pircan yaylasi
Cölasan'a mektuplar-1
Cölasana'a mektuplar-2
Cölasan'a mektuplar-3
Garip haller
Newroz adaleti
Tutsak sevgiler
Düsüncenin fay hatti
Durum ve durumlar
Türk devlet dalaveresi ve biz
Nefret
Bayrak ve tahammül
Cewlik bir siirdir simdi

Şu İnsan Kızı da Garip


İlhami Sertkaya


‘Ne garip şu insanoğlu’ başlıklı makalemde, bir anlık ‘insanoğlu’nun garipliğinden bahsetmiştim.  ’Bir an’lık, çünkü ‘insanoğlu’nun gariplikleri anlatılarak bitecek gibi değil. Hele ki, bir sitede, birkaç kitapla…


‘Ataerkil’ de başlamak gerekiyor aslında. Hani ‘insanoğlu’nun, ‘erkeğin’ toplumun her alanında kendi cinsinin saltanatına dayalı bütün kurallarıyla karşı cinse eğemen olduğu dönemden yani… yani ‘Tanrı’ hukukunun Tanrıça hukukunu’ eğemenliği altına alabildiği dönemden başlamak demek istiyorum….
 
Bu da, ne bu makalenin işidir, ne de bu makale öyle ‘haddini bilmemezlik’ yapamaz hayır… Amacım, sadece ‘eğemen cinsimden’ bir nokta olarak, belki bir ya da birkaç soru işareti ortaya atmak. Bunu yaparken de, kendi cinsimde beni af etmesi için hiçbir sebep göremediğim gibi asla da istemem. Fakat karşı cinse ‘insan kızına’ karşı çok borcumun olduğu kesin. ’insanlaşa bildiğim oranda’ kendimi ‘insan kızı’na karşı af ettirebileceğimin de bilincindeyim.
 
Bu kısa belirlemeden sonra, yaygın deyimle ‘neyse’ diyip konuya Geleyim.

Biz ‘insan oğlu’ nun ‘anamız, bacımız, yarımız, eşimiz, sevgilimiz’ diye hitap ettiğimiz karşı cins, ‘insan kızı’na bu kavramları kullanırken bile, ‘tek yanlı’ ve sadece kendi cinsimizin çıkarı için genel olarak
kullandığımızın garip ve ‘çıkarcı kirliliğini’, isterse benim cinsim yani ‘insan oğlu’ inkar etsin, hiç önemi yok. Sevmekten bahsediyoruz ama kendi sevmelerimizi dayatıyoruz.  Politika, felsefe, aşk, ekonomi, özgürlük, hukuk diyoruz ama kendi cinsimizin çıkar çerçevesini dayatıyoruz. Kendi cinsimizin çıkarı, kendimiz için ne istiyorsak, başkası, yani karşı cins için onu istemiyoruz. Dışarıda ‘kadın hakları’ seminerlerini verip, ‘içeri’ dönünce, ‘eşi, sevgilisi, kızı’ az gecikmiş diye ‘erkek oğlu erkek’lik! Yapıp da onlardan hesap soran ne ‘aydınlar!’ gördüm ben.
 
Bir ‘kadın hakları’ konferansını düzenleyenler, beni de konuşmacı olarak davet etmişlerdi. Dört konuşmacıdan sadece erkek olarak ben vardım. Bu duruma bir yandan sevinmiş, bir yandan ‘nedense’ garipsemiştim.
 
Sevindiğim yan; ‘kadının kendi haklarının bilinciyle, haklarına sahip’ çıkması.
 
Garipsediğim yan ise; daha  kendi hakları için karşı cinsten adeta ‘medet umması, onlara havale etmesi’.
 
Buna değinmiştim. Bir de bir ‘insan kızı’ olarak ‘Tansu Çiler’ler den bahsetmiştim.
 
Başbakan olur olmaz, bir marifetmiş gibi, davranışları, yürümesi, yumruk kullanması, kollarını kaldırmasıyla ‘erkeğe’ benzemeğe imrenmişti. ’Erkek oğlu erkek’lerden bir bölüm erkek de ‘Helal olsun erkek gibi kadındır’ diye bağırıyorlardı. Bir kadının marifetinden dolayı, ya da bir erkeğin marifetinden dolayı ‘helal olsun kadın gibi erkek ya da kadın gibi kadındır’ sözüne, söylemine rastladınız mı siz?
 
Her ne kadar açık söylenmezse de, ‘tanrı’ ve ‘devlet’ erkeği çağrıştırıyor. Bütün din kitaplarında (aynı  derecede olmasa da)kadına biçilen rol, temel anlayış olarak ortada. Erkeğin bir ‘ardılı’, bir ‘tali’ unsuru olarak rolü erkek tarafından biçilen kadının tarihsel süreç içinde günümüze kadar gelen trajedisi bir insanlık ayıbı olarak daha sürmektedir. Bu ayıbın sahibi esas olarak ‘insanoğlu’dur. Haklı ya da haksız savaşları çıkaran erkek, ağır yükünü, bedelini ise kadın taşıyor. Politikayı yöneten erkek, politikanın ağır yükünü çeken kadın. Ekonomik, sosyal, siyasal bunalımlara cins olarak sebep olan erkek, bu bunalımların en çok kurbanı yine kadın oluyor. En küçük bir sosyal birim olan ‘ev’ de ‘devlet’ olan erkek, toplumda ‘devlet’ olan yine erkek. Kadın ‘yönetilen, devletin, yani erkeğin koyduğu kurallara’ ‘uyan unsur’ oluyor. Bu müthiş çelişki, insandan insan, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma gelişmişlik paralelinde farklılık gösterse de, genel olrak günümü dünyasında erkek eğemenliği sürmektedir daha.
 
‘Madem biz kadınların giyotine gönderilme hakkımız var, o zaman bizim seçme ve seçilme hakkımız da olmalı’ demişti Fransız bayan.
 
Şu sonuca varıyorum kısaca:
 
Kimse kimseyi kurtarmaz. Erkek kadını asla kurtarmaz. Kapitalist insan tipine, hukukuna, sınıfsal dengesizliklerine, ekonomik çelişkilerine, hukukuna ‘izm’ine ‘alternatif’ diye ortaya çıkmış sosyalist ülkelerden de kadının toplumda oynadığı rolünü genel anlamda gördük. İki sistemin bir başka ortak yanı, erkek egmenliğine dayanan iktidarların oluşmasıdır.
 
Sosyalist ülkelerden iktidardaki ve genel olarak siyaset alanında, ‘yönetici kademelerdeki’ kadın sayısı yine içler acısıydı. Kadının kurtuluşu, erkek eğemen saltanatının yıkılışı anlamına gelir. O halde kadını ancak kendisi kurtarır, sorunlarını ancak kendisi çözer. Bu da kadının kendi örgütlenmesini, her alanda kendi inisiyatifini, gücünü, caydırıcılığını oluşturarak olabilir. Yılda bir sekiz mart günü kadınların kendi haklarını ve kendilerini hatırlatmaları ve hatırlanmaları bir gelenek olarak elbette tarihidir ama, sadece bununla yetinmek, yetindirmek sorunu çözmüyor.
 
Kadın sorunu, adı üzerinde olduğu gibi, ‘Kadının sorunudur’. O halde her sorunda olduğu gibi, bu sorunu da ancak sahipleri çözer. Genel anlamda kendi sorunları ve çözüm bilincinde olan aydın, okumuş, birikimli olup da, pratik anlamda adım atmayan, atamayanlara ‘insan kızı’na dır sözüm.
 
‘İnsanoğlu’ kadar değil elbet ama ne de olsa, ‘ŞU İNSAN KIZI DA GARİP’ demek geliyor, geldi içimde.
 
Bu bir tartışma konusu olabilir mi?
 
 
 
28-08-2005
İlhami Sertkaya