imaj.ilhami.jpg

Aynayi Kendine Tutmak
Home
Düsünce ve Kolay Ezbercilikler
Aynayi Kendine Tutmak
Acayip Seyler
Aliskanliklarin Psikolojisi
Nuray Erenler ve Muratlarina Ermeyecekler
Linç Kültürü
Hiç Olmak
Manzaralar ve Biz
Karerce Bir Isik Yakmak
Bu Bir Borc Yazisidir
Su Insan Kizi de Garip
Karer Siteleri
Tarihin Tarihsizligi-2
Tarihin Tarihsizligi-1
Bulanik Sular ve incik Boncuk
Hallerimizden bazi haller
Durgun Gölleri Karistirmak
Tarih Masal Olsaydi
Kani Yado
Lozan Ve Oynanmis Kaderimiz
Ne gariptir bu Insanoglu
Onlarin Basbakani ve Bizim Amed
Ya Bu Deveyi Güdeceksin..
Eylül Kiran
Mercan Vadisi Denince
1.lüks siyaset
3.Dil yarasi
4.Digisen degistirecek
5.Kendini kemirmek
6.Cewlik bir siir
7.istanbul saldirilari
8.Ensenizi kabartmayin
9.Ömrüme mektuplar
10.Önce evinden
11.Evet pismanim
12.Köln yürüyüsü
13.Aldatilacakmiyiz
2.bin ladin
Ön söz
Anlasilmamak
Sözün bittigi yer
Pircan yaylasi
Cölasan'a mektuplar-1
Cölasana'a mektuplar-2
Cölasan'a mektuplar-3
Garip haller
Newroz adaleti
Tutsak sevgiler
Düsüncenin fay hatti
Durum ve durumlar
Türk devlet dalaveresi ve biz
Nefret
Bayrak ve tahammül
Cewlik bir siirdir simdi

AYNAYI KENDİNE TUTMAK

İlhami Sertkaya

'Kendisi olmak' olacaktı aslında bu makalemin ismi. Kalsın.. Çok önemli değil. Nasıl olsa hangi yazı olursa olsun, anlayış kapasitesi geniş olanlar anlar. Bunun aksi, her zaman anlamayanlar,  ya da sıfıra yakın ve ya yamalık anlayanlar da olacak.


Bir de siz ne yazarsanız yazın,  bildiklerini okuyanlar, yazılan yazıların kendilerinin okumak, görmek istedikleri gibi ve sanki de öyleymiş gibi sananlar da var.

'Bilmeyen de korkmuyorum, bilenden de korkmuyorum, ama şu yarım yamalık bilenler yok mu?' diye bir söz, şöyle tamamlanmış; ‘İŞTE ONLARDAN KORKUYORUM.' Bu sözde 'korku' kelimesi yerine 'acıyorum' kelimesini koyarsam, hep inandığım bir cümle olacak bu.


Fakat bir farkla...


Artık doğrusu böylelerine acımıyorum.


Kuranı kerimi derince ve iki sefer okudum. Konular ve ayetler ile ilgili tartışmalarda, artık gariplikten öte, alıştığım gülünesi tepkilerle karşılaştığımda;'Bana neden tepki gösteriyorsun adam!..


Ayetleri ben yazmadım ki… Yazanlara ya da doğru bulmuyorsan ayetlere tepki göster'diyorum...

Diyorum ama gel de 'adam anlasın'. Bu bir 'insan faciası' davranışıdır.

'El uzatanın elini, dil uzatanın dilini!' koparmak esprisinin eğemen bir söylemi olduğu toplumlarda, 'bilim, ilim' gibi kavramların 'vay haline!'


Değişik 'tabu' söylemlerinin felsefelerindeki paralellikleri düşünmüş olmalısınız. 'İZM'lerin bütününde 'tabular' var. Her fırsatta, 'kendi tabusu olanların, başka tabulara karşı çıkmalarının bir aldatmaca' olduğuna vurgu yapıyorum.


Bu aldatmacalı, çifte standartlı belalardan arınılmadığı sürece, birilerinin taşıdıkları bir hastalık vardır ve adı da doğmatizm'dir.


Dinci kesimden ve genel olarak sol ve ırkçı kesime kadar olan siyasi yelpazede eğemen olan hastalık budur.

Kemalizm’den, şeriatçısına kadar olan hastalık budur. Düşünün, bir şeriatçı, Kemalizm’e 'muhalifli' yaparken, onun ırkçılığına ya da 'gâvurluğuna' karşı çıkarken, savunmak istediği şeriat da, bir başka 'Kemaliz' olduğudur. İkisinden de 'El dil koparma' felsefesi var. Biri 'birlik beraberlik vatan millet, kardeşlik, hainlik' edebiyatıyla bunu yapıyor, diğeri, 'Gavur, inşallah, maşallah, Allah' edebiyatıyla...


Bir başkası da, 'Proletarya diktatörlüğünün savunuculuğunu yaparken, 'En iyi diktatörlük benimdir halk için' diyor. Bu kesimin de kendi tabusu, 'el dil koparma' esprisini de, eklersek, 'Bilim, ilim' diye 'evrenselliklerden evrensellik belgenin artık'.


BEN BUNLARDAN YOKUM...

Hiç biri de evrensel insanlığı kapsamıyor da ondan... Bunların sadece kendileri için 'hukuku, demokrasileri' var, her kes için değil.

Bütün kalıpsallıkların,  'ilkeler' diye' çizdikleri çerçevelere insanlık sığmaz. Başka bir deyişle; insanlık bütün bu 'çerçeve'cileri kapsar ama bunlar insanlığı bir bütün kapsamazlar. Bizim kuşak tam üç sistem gördü: Feodalizm, Kapitalizm, Sosyalizm. Bu aslında her şeye rağmen bir şans. Her kuşak tam üç sistem göremez, yaşayamaz. İyi ama 'görüp de görmeyenlere' ne diyelim? Şanslılar mı diyelim?


Bütün bunlar aslında aynı iplikte örülmüşler. Ortak paralellikleri, ortak paydaları var.


1- Hepsi de, kendi çerçeveleri ve pencerelerinde 'demokrasiyi, hukuku, özgürlüğü'! 'doğru' bilirler, bir diğerini asla kabul etmezler.


2- Hepsi de,  'her şeyi' sadece kendileri ve onları savunanlar için isterler,  kıstasları budur


3- Hepsi de Kendileri dışında kalan dünyayı 'kötü' bilirler, iktidarlarında, dışlarındaki dünyanın üzerinde acımasız baskılar uygularlar.

4- Hepsinin de, 'peygamber'leri var ve 'mürittirler.


5- Hepsi de çifte standartlıdırlar ve o yüzden duru değiller.


6- Hepsinin kendilerine göre' aydın, entelektüel,  tanımları var ve ideolojik pencerelerinde bakarak değerlendirirler.


7- Hepsi de asla tahammülcü değiller ve aldatıyorlar.


O yüzden ben bütün bunların çifte standartlıklarına vurgu yaparken, Hepsi de bana kendilerine ait söylemlerle tepki verirler.


Kemalisler bana;'bölücü, hain’, Şeriatçılar bana; ‘şeytan, gavur’, sol bana; 'emperyalizmin uşağı, milliyetçi, ırkçı’  diyor. Görülüyor ki, ilginç bir fanatik paralelliklerin versiyonlarının duru ve insana ait bütün değerlerin yasaklanmalarına, baskı altına alınmalarına, kısaca 'insanlık ayıplarını' taşıyanları deşifre edilmelerindeki 'düşman kardeşlerin' buluştukları ortak payda görenler, bilenler için ortadadır.


Sahipleri kaçamazlar bu gerçeklikten.


Bu gerçeklerden sayın Murtaza da kaçamaz. Şimdi karşımda o var. Onu deyim uygunsa 'masaya yatırmalıyım' biraz. Tabi bilinmeli ki, o, birey olarak ele alınmıyor burada. O, yukarda saydıklarımdan bir 'çeşit'ine aittir. Ondan,  onun şahsında o 'felsefeyi' masaya yatıracağım. Sayın Murtaza,  hiç bir zaman açık ve net olamadı. Ona bir kaç kez cevaplanması için net sorular sordum cevaplamadı. Kemalizm’i sormuştum. Cevap yok. Çünkü böylelerinin kendi düşüncelerine güvenmedikleri için deyim yerindeyse 'mırın-kırın' yapıyorlar, laf kalabalığı, ezbercil 'okşayıcı' entelektüel' sözlerle hep gerçeklerden kaçmanın yollarını ararlar. Biz de yutacağız sanıyorlar...


Madem tartışmaya giriliyor, 'terlemeli' insan. Bu çok normal. Fakat 'terlemeyi göze alamıyorsan, sorulara cevap vermekten kaçıyorsa ne diye tartışmaya giriliyor,  o da işin başka garip yanıdır, bilirim bende kalsın.


Şuraya bakın; 'Atilla İlhan’ı yakından tanıyordum. Komşuyduk. Yolu iş yerimin kapısından geçerdi.  Kimi zamanlar, yaşanan olaylara ilişkin,  değerlendirmelerle sohbet etme fırsatını buluyorduk.  Oldukça mütevazı,  demokrat, Türkiyelilik temelinde insan haklarından yana tavır koyan, yaşlı,  o oranda sevimli,  İnsan sevgisi dolu bir Türk aydınıydı.  Belki özel olarak Kürtler’den, kıyımlardan söz etmemişti ama genel değerlendirmeleri arasında insanlık vardı.'


Biz ne diyoruz, o ne anlatıyor ve belirlemelerimi doğruladığının farkında bile değil.


'Belki de' diyor 'özel olarak Kürtlerden,  kıyımlardan söz etmemişti ama... 'özeli,  geneli ve belki'si yok, düpedüz bahsetmemiştir, çünkü bu bir duruş, bir tarz, bir felsefi davranıştır. Peki, bir 'aydın!' düşünün,  devleti yakıyor,  yıkıyor, dünyanın en acımasız katliamlarını yapıyor, bütün bu olup bitenlere ses etmiyor ama 'aydınımız!' 'insancıl ve aydın!'

Sayın Murtaza'nın içine düştüğü bu sefaletin kaynağı, düpedüz Kemalizm’in çerçevesidir. Bilinir ki Kemalizm’in çerçevesinde 'açık yüreklilik'  değil,  çifte standartlık var. O, uzak kıtalardan halklardan özgürlüklerinden' bahsetmenizi yasaklamıyor çünkü ona 'dokunulmadığı' için. Ama Kemalizm ve 'aydınları' direk egemenlikleri altına aldıkları Kürt halkının kıyamlarına, yasaklarına, değerlerine 'dokunmayın, kurcalamayın' diyor, 'deşifre' edilirim, saltanatım sarsılır' diyor.


İşte bu durum, bütün resmi ideolojilerin insanlık akısındaki 'faciaları'dır. İşte bütün diktatörlüklerin dalkavuklarının ortak yanları ve özellikleri burada var. Saddamcılar da başka diktatörlüklere karşı çıkarlardı. Hitlerciler de... Yani burada felsefe şu: “BENİM DİKTATÖRÜM İYİDİR”,  ya da, “BENİM Kİ DİKTATÖR DEĞİL.”

Şimdi Saddam'ları savunup başka diktatörlüklere karşı çıkan bir Saddamcı ile Atilla İlhan arasında bu anlamda bir fark var mı? Ve bunları savunan 'arasında ne fark var?


Demek ki 'Murtazalar' her ülkeden aynı iplikten örülmüşler.


Sonra Nazım Hikmet ile ilgili belirlemelerime karşı 'Berdırxana gönderilen mektup'. Be İlahi adam, bu 'pazarda kimler kimlere mektup göndermedi, kimler kimlere 'küçük hesaplar' yapmadı ki...


Atatürk şeyhin, seyidin ellerinde eteklerinden az mı öptü? Bunlara az mı mektup gönderdi? Kürtlerden, hukuktan az mı bahsetti? Çerkez Ethemleri, Diyab Agaları, Cemile Çetoları az mı öven sözler sarf etti?


Sonradan bütün bu ellerini öptükleri, övdüklerini asmadı mı?

Bahsettiği Kürtler ve özgürlüklerini, iyi bir aldatmaca olarak 'tek dil,  kimlik, renk’, söylemini egemen kılmak için ilk fırsatta yasaklamadı mı? İnkâr etmedi mi? kırmadı mı?


Şimdi peki nedir bunun adı? Atatürk, bunlardan bahsetti diye, sonradan bütün bu değerlerin yasaklamalarını, katliamlarını görmeyecek miyiz?


İşin içinde kimse zorlanarak çıkamaz. Seksen yıldır bu hileyle karşı karşıyayız. Neden bu hilenin adını koymaktan çekiniyorsunuz?


Bütün bunlara 'Hile değil, dürüstlüktür' diyebiliyor mu Kemalizm’i savunanlar?


Onlar bile diyemiyorlar, siz nesiniz ki?


Şimdi birileri bu hilenin ve hilecilerin kan ve vahşete çevirdikleri halkımızın ve coğrafyasını 'görmeyecek'! 'dede korkut massalları anlatacak' bizden de 'aydın demokrat' sıfatlar, 'iltifatlar!' bekleyecek?


İnsanlıkla bu kadar alay edilmez. Bu işin sahiplerinin yakalarına yapışırlar. Siyasi sıfatlar burada hiç önemli değil.


Onun için Sayın Ali Karer'in Necip Fazıl Kısakürek’in Dersim katliamıyla ilgili yazısını evrensellik ve çifte standartçılara bir şamar gibi anlamlı buluyorum.


Şimdi söz söyleyin peki, biri 'dinci',  bir diğeri 'sosyalist-komünist'. Hangisinin tavrı insanidir?


Geçin bu aldatmaca mektuplarını,  karnımız toktur böyle filmlere... Biz halkımızın katliamlarına sessiz kalanlar da ne 'Özgürlük, güneş aydınlık, hürriyet' kavramlarıyla doldurulmuş şiirler gördük, 'kurtarmaz' kimseyi böyle ucuz ezbercilikler. Bu sitede Kıbrıs işgalcisi Ecevit'lerin o 'dostluk, barış' kavramalarıyla dolu şiirlerinden bahsetmiştim.


Peki, ne olacak şimdi? Yutacak mıyız?


Bizim coğrafyadaki her özgürlük hareketindeki durumlara bir tarih yolculuğu yapın; göreceksiniz ki,  böyle dönemlerde, hemen her kes 'Türk Kürt kardeşliğinden' ve 'yabancıların kışkırtmalarından' bahsetmiştir.


Burada da bir hile var. Kürtleri aldatma, arkadan vurma ittifaksız bırakma hilesi. Ne zaman bu hile uygulanabildi,  bu 'kardeşlik masalına' ihtiyaç duyulmuyor.


'Kardeşsen kardeşin haklarını ver' derler adama...


'Emperyalizm kışkırtıyor, karıştırıyorsa, akıllı ol da sen sorunu sağduyulu çöz, 'emperyalizm'e bırakma işi' derler adama.


'Emperyalizme karşıysan onun kucağında olan sensin, ondan destek alarak beni vuran Nasrettin hoca değil, sensin, önce çık onun kucağından, sonra bana antiemperyalizmi anlat' derler adama.


Bütün bunlar bir hile.


'Ulusların kendi kaderlerini özgürce tayın etmesinden yanaysanız bay 'komünistler,  sosyalistler, stalinistler, sosyal demokratlar' o zaman Kürt halkının da kayıtsız, şartsız kendi kaderini tayın etmesini 'lam cim' etmeden açıkça savunacaksınız. Kürt halkının kaderine müdahale edenlerin de adını 'Kemalizm’i' açıkça koyacaksınız karşı çıkacaksınız.

Bütün değerleri inkar edilmiş, Kürt halkı kendi ulusal değerlerini ve özgürlüklerinin savunulmasının adı sanki bir 'suçmuş' gibi milliyetçi diyenlerin, Kıbrıs’ta iki yüz bin Türk için devlet isteyenlere sessiz kalmalarını bilmiyor değiliz.


'Türkleşmiş Kürt tavrıdır' sayın Murtaza’nın ki kısaca... Hani bir de bize egemenlik altına alınmış bir halkın coğrafyanın içinde biri olarak, bize kendi halkını inkar eden, değerlerini yasaklayanların adını koysa ve bize bu yetmiyormuş gibi, 'evrensellik, aydın,  entelektüel' söylemlerde bulunup çelişik manzarasını gizlemeye kalkmasa...


Sorularımıza somuıt cevaplar verebilse...


AYNAYI BİY KENDİSİNE TUTSABİLSE...


Onu da çekerdik sineye... Ama hayır, o bize daha bildik şarkıları söylüyor 'hayatın içinde biri olarak'. Kürt halkı çok bedeller ödeyerek politikayı artık öğrendi. Uygar dünyadaki yerini alacak. İttifaklarını kuracak. İttifaksız kalmayacak.


Kimse artık bunun önüne geçemez.


Hileler ve oyuncularını masaya yatıracak kadar tecrübelere sahip artık Kürt halkının politik potansiyeli.


'Kerkük şarkıları'nın, 'kardeşlik masallarının artık sökmediğine devlet de şahit oldu.


Korku budur.


İlla ki 'sevilecek aydın mı arıyorsunuz?' Kürt halkında yeteri kadar var. Yok.... 'Attila İlhan'lar olmalı mutlaka... 'Her ne kadar Kürtlerden, kıyımlarından bahsetmese de…'


'Evrensellik' diye 'Türkleşmiş bir Kürt tavrının' bize tekrarladıkları daha bu eski şarkılardır.


Bu bir kompleks...

 


İlhami Sertkaya
19.10.2005