Manzaralar ve Biz
İlhami Sertkaya
Karşınızda, Deniz Gezmiş, Atatürk, Nazım Hikmet'li fotoğraflar. Adı 'Türk
Solu' siyasi dergisi. Sonra Latin Amerika'nın efsanevi gerilla komutanı Che
Guwera'nın resmi.
'Yekta Güngör Özden'in de yazdığı bu dergi ya da site, 'sol' diye, Kürtlere
olmadık hakaretler maddelenmektedir.
Bizim işimiz, yıllardır bizleri inkâr ettikleri yetmiyormuş gibi, bir halkın
değerlerine hakaret ederek 'antiemperyalizm, demokrasi!' oynayan Türk
dalaveresinin her sıfattan temsilcilerini kısmen 'bizimki'lere anlatmak
olmamalıydı. Bizim işimiz, varlığımıza kast eden Kemalizmin 'kurbanları'
oldukları için, kendisine hakaret edenlerimizden 'bizimki'lerden bazılarını,
bu hakaretten kurtarmakla uğraşmak olmamalıydı.
Bizim işimiz, dünya alem gibi olmalıydı; yani dinciysek kendi gerçekliğimizin
dincisi, sağcı, solcu, liberal, ateist, aydın vb isek kendi ulusal
değerlerimizin insanları olduğumuzun kimlik tartışmasına asla ihtiyaç
duymadan, kendimiz olmalıydık.
Heyecanlarımız, reflekslerimiz, duygularımız, sevmelerimiz, çok yanlış
kanalize edilebilmişliğin kurbanları olduğumuzun gerçeği, 'bizi bizlerle
uğraştırmayı 'hediye!' etmiştir. Bu garip hallerimiz olmasaydı, bugün bu
'Türk solu' denen paçavranın dergisi de, sergisi de bizimle bu kadar alay
edemezdi, Bundan, bizi inkar edenlerimize alkış çalan gariplerimizin payı
var.
Bu manzara, eğer 'bizden' her hangi birilerine garip bir çağrışım yapmıyorsa,
iki ihtimal düşünüyorum; ya o kişi tamamen duyarsızdır, ya da gerçekliğinden
koparılmış, bitmiştir.
Biten biri, sakın ola ki bizleri de, 'demokrasi-memokrasi' oyunlarıyla
'bitirmeye! kalkmasın, bu oyun bedeller ödenilerek bitmiştir.
Deniz Gezmiş'ler böyle değillerdi biliyorum, ama gelin Türk dalaverelerini
görün ki, bu güzel insanları (Deniz Gezmiş, Che guwera) kendi ırkçılıklarının
hanelerine yazdırtma terbiyesizliklerinden çekinmiyorlar. Che Guwera'lar
ezilen ulusların kurtuluş mücadelecinin içinde, Latin Amerika
'Kemalist'lerine karşı direk savaş verdiler.
Nazım hikmet, 'böyle değildi'. O hiç bir zaman Kemalizmle ideolojik
akrabalığından kopmadı. Sefalet edebiyatıyla, bir şair olarak, kendi
zamanında bizim coğrafyada katliamlar, kırımlar olmasına rağmen tek kelime
etmedi. Fakat Atatürk’ü yine de övdüğü gibi, 'Orta Asya’dan bir kısrak boyu
gibi. . ' falan dizelerle 'Bu vatan kimin' çağrışımlarıyla, 'Turancı’lığa
primler veren şiirler de yazdı. Bu şiirlerin içinde bolca 'Hürriyet,
özgürlük!' kavramlarını da koydu.
Ama bizler, Nazım Hikmet'leri tanıdığımız kadar, Cigerxwin'lerimizi
tanımadık.
Öyle tanımadık ki değerlerimizi, yine halkımızın değerlerini yasaklayan
Kemalizmi savunarak ömür geçiren Atilla İlhan'lara adeta methiyeler dizen
selamlar gönderebiliyoruz. karer.org sitesinde (bazı okurlar). Bu, gerçekiğin
de yabancılaşmanın adıdır.
Biz Atilla ilhan'ları sevsek de, onlar bizi tek şartla severler; bizlere
dayatılmış inkârımızı onaylamamız şartıyla.
Benim değerlerime tahammül etmeyenleri sevmem demek, sevmemin alt üst oluşu
demektir. Başka bir deyişle, 'kendimi sıfır etmem, başkası için takla atmam'
demektir.
Yazık. . .
Çünkü bu durumda, ben her şeyim, ama kendim değilim.
Bizim coğrafyada, insanlaşma, kendisi olma hareketinin ifadesi, işte bu
dayatılanlara itirazdır.
İşte tam da burada sahteliklerin, iki yüzlülüklerin bizleri bizden
yabancılaştırma konsepti sürekli işletiliyor.
Tabi, 'anti emperyalizm, demokrasi, özgürlük, uygarlık' aşkına!
O ne biçim 'özgürlüktür'! ki, halkımızın dilini, kültürünü, kimliğini inkar
ediyor yasaklıyor?
O ne biçim 'demokrasidir'! ki, kendimizi, gerçekliklerimizi ifade etmeyi,
mezar taşlarımıza bile anadilimizde adımızı yazmayı yasaklıyor?
İşte tam da 'Alaturka işi demokrasi!'
Ve Türk solu' da tam da bu 'alaturka'nın solu...
Açıp okuyun, fazla söze gerek yok... Kimse de bizlere, 'alaturka' oyunlarını
'entelektüelcilik, uygarcılık!' oynayarak 'Melek' rolüne girmesin.
'El' görevini yapıyor, biz de görevlerimizi yapmalıyız.
Gerisi masaldır. . .
Hiç kendimi kandırdığımı hatırlamıyorum, ama yanılmadığımı söyleyemem.
Bunlar
çok farklı şeyler.
Ulusal gerçekliğimize sarılmak, birlik ve tolerans kültürünü, demokrasi
geleneğini güçlendirmek, değerlerimizi evrensel değerlerle örmek, kendimizi
sevmek zorundayız.
Kendi değerlerimizim milliyetçileri olmak zorundayız.
Varsın 'it ürüsün', bu 'kervan yürür'.
İlhami Sertkaya
13-10-2005
|
|