LOZAN VE
OYNANMIŞ KADERİMİZ
Bazı
olgular vardır ki, onu akademik, güncel, ve dogruluğu anlaşılsın diye fikir
tartışmalarına konu etmek bile
bu
olgunun gerçekliğine tarihi gölge
düşürecek kadar tartışma kabul etmez.Bir tarihin önü kesilmiş,kaderine
mudahale edilimişse bir milletin,bu tarih ve kaderi, ancak değiştirilmenin
mucadelesinin pratigine kalmıştır.Burada söz bitmiş,teoriler anlamını
yitirmiştir.
Siz
bir sendikal ugraşıyı,bir reform konusunu, bir parti politikasını,
stratejisini, programını tartışabilirsiniz. Fakat mudahale edilmiş,
durdurulmuş, terse çevirilmiş bir milletin karartılmış ufuklarını
'acaba'larla 'fakat'larlarla tartışmanız, Milli görevin, duruşun, tarzın
'olabilirliği' ne çagrışım yapar ki,bu da milli psikolojinin daha çok
daramadagınık ve zayıf olduğunun ifadesidir.
Çünkü
orta yerde,ugruna çekilen acıların, verilen kavgaların, alt üst oluşların bir
bütün sebebidir duran.Orta yerde duran sorun bir bütün olarak, millidir.Hangi
görüşte olunursak olalım,hangi politik tercihlerimiz, partilerimiz olursa
olsun, bu kişinin kendi sorunudur ama Lozan'da mudahale edilen miili
kaderimizdir.Milli kaderimizin davranışıyla, tarzıyla, çabasıyla verilmiş ve
verilmesi zorunlu olan mücadele, o yüzden
millidir.O yüzden ‘benim’ senin o partinin, bu örgütün sorunu değil,
hepimizindir.
Kürdistanda
yapılan katliamlar, zindanlar, işkenceler, sürgünler,süngüler,yakıllan
yıkılan hayatlar,koca bir acılı manzaranın bütün trajedilerinin kendisidir
Lozan. Orada, puşt dünyanın çıkarlarından ve Osmanlı enkazlarının
artıklarının, Kürdistan halkının kaderine el koyma trajedisi var.
Gelin
görün ki, Babar Türk resmi ideolojisinin utanmaz savunucuları, ‘anti
emperyalizm’ hilesiyle sanki bir milletin ve ülkesi Kürdistanın kaderine
mudahale etmemişler de kendileri
mudahaleye ugramış gibi, insanlıkla daha alay edebiliyorlar. Lozan’da daha
konferans verecek kadar çıldırmış genetik vaka, tam o kürde kölelik
antlaşmasının olduğu yerde,Kürde sekseni aşkın yıldır vurulan inkar ve
kölelik zinciri üzerinde tarihsel küfürlerini yapabiliyorlar ‘konferans’
diye.Ve sanki ‘Emperyalizm’ denilen o günün eğemen gücleriyle birlikte ‘Lozan
marifetin,’yapmamışlar gibi, bir ‘anti emperyalizm’ nakaratını
tekrarlamaktadırlar daha.
İngilizlere
‘Bu Türk devletini birlikte kurduk, birlikte yaşatmak zorundayız’ diyen
hileci ata’larının ‘anti emperyalizm’ aldatmaclarını bilmiyorlarmış gibi.
Lozan
olmasaydı,bu gün bu makaleye ihityac duyulmazdı.Lozan olmasaydı, Bütün bize
yaşatılan acılar içinde o destanlar yazılmazdı.Esat bozkurt’ların, Nihal
Adsız’ların, Asena’ların, kürdistanı hapishaneye çeviren o zıkkım hayat
olmazdı ve onlar da tabi ki inkarımızın üzerinde bu iğrenc saltanatlarını
kuramazdı.
Lozan
olmasaydı, bir halkın mutsuzluğunun üzerinde asla muradlarına eremeyecek,
rahat yüzü göremeyecek ‘mutluluklar’ını!
Tam pekiştirmenin beyhude çabalarını sürdürmezlerdi daha.
Kürdistan’ın
her vadisinde kuytusunda, dagında, tepesinde, kentinde, uçurumunda,
patikalarında, ormanında, ırmagında dökülen kanın,yaşanan acının sebebidir
Lozan.
Çünkü Lozan sözün bittiği yerdir.
O
yüzden Kürdistan halkının varlık-yokluk sorunu, ve ancak bir tarihsel
‘Red’pratiginin kendisidir.
Milli
davadır.
Bütün
partileri, particilikleri, ideolojileri, fikirleri kapsadığı için onları aşan
ulusal davadır Lozan.
Partiler,siyasi
oluşumlar, kurulmak için kurulmazlar,kürdistan ulusal davası için kurulurlar.
Kürdistan ulusal davası olmasaydı partiler olmazdı.Partiler olmasa da
kürdistan davası vardır.
O
halde Kürdistan milli davasını partilere değil, patileri Kürdistan davasına
kurban etmek gerekir.
Amaç
bu kutsal dava ve onun çıkarı değil mi?
O halde kurdistan davası, ona sevdalı davalılarının
omuzlarındadır,O halde böyle bir milli sorunda kuçük hesaplara, ‘ama’lara’
‘fakat’lara ikirciklerle teredüt
etmek, Kürdistan yurtseverlerinin asla işi olamaz.
Onun için Lozan’ı protesto etmek bir milli
duruştur.Onun için bu milli duruşu gösteren bütün çabaların içinde olmak,
desteklemek, kutlamak gerekir.
Çünkü o, ‘ben sen ’ değil, ‘biz siz’ yok, hepimizin
kendisidir.
Çünkü Lozan, kürdistanı kölelik zincirine
vurmuşluğun adıdır.
İşte tam da o yüzden ve oradan söz bitmiştir.
Milli bir duruşun pratiğinden başka neyi
konuşacagız??
İlhami Sertkaya
18-07-2005
|