İlhami
Sertkaya: Lüks Siyaseti
22 Aralik 2001
İnsanın ya da toplumun içinde bulunduğu şartları, içinde olmamıza,
yaşamamıza rağmen, çoğu kez üstünkörü bir bakışla süzeriz. Aldırmazlıklarımızın
boşluğundan, duyarlı görünümlerimizin isteklerini tatmin etmeyi, gerçekçi ve gerekeni yapmaya yeğleriz.
Bilgilerimizi, bildiklerimizi hayata geçirmek için değil, gizli egoistliklerimiz için kullanırız çoğu
kez. Tartışmalarımızı laflara girmiş yarışçılar olarak, sorumluluklarımızın
emrine değil de, yine garip komplekslerimizi tatmin etmek için kullanırız çoğu kez. Sonra birikimlerimizle
böyle çelişkili durumlarımıza bol gerekçeler buluruz. Aynı davamızın adayları varsa, onların
hatalarını bulmaya, ortaya çıkarıp, tüm doğrularını dövmek için kullanırız. Davamızın
adaylarının doğru yapmasına ses etmeyiz, bir eleştiri payı çıkmadı diye üzülürüz.
Çok güzel ve doğru analizler yaparız fakat, bunları pratiğe dökmekten kurnazlıklarımızla
kaçarız.
İşte bu lüks siyasetidir
Eğer bir eviniz yoksa, eviniz varmış gibi davranırsanız,
eğer ülkeniz cehennem içinde ve bu dünyada daha halk olarak iradeniz tanınmıyorsa, özgür bir toplumun insanlarıymışsınız
gibi siyaset yaparsanız, bu lüks siyasetidir. Eğer özgürlük için yalnız ateşlere girmek kalmış
ve girmemişseniz, o büyük fedekarlıktan kaçınmış ve caydırıcı gücünüzü yaratamamışsanız,
bu ateşten zincirler parçalayan aynı davanın bir başka adayı yapmış ve siz bu gerçekliği
yüceltmek yerine bin bir çeşit hatalarını sadece kullanıp dıştalamak çabası içindeyseniz,
bu bir lüks siyasetidir. Bilinir çok iş yapan çok hata da yapar. Az iş yapan az ve hiç iş yapmayan hiç hata
yapmaz. Diyelim ki hiç hata yapmadınız. Fakat önemli işler de yapmadığınız için hatasızlığınızın
hiç bir anlamı yoktur. Tıpkı yükseklerde durup kaplanların dövüşünü seyrederken, bolca yorumlar,
güzel analizler yapanlar gibi, kavganın bir aşamasında, kavga edenlerin birinin aleyhine dönen olası duruma
bakıp, 'bak işte, ben dememiş miydim, ilk gün söylememiş miydim' gibi konuşmak ve kendisine bu hiç
girmediği çetin kavgada pay çıkarmak siyaseti, bir lüks siyasetidir. Eğer siz ülkenin dağlarında
kar kış üşümemiş ve yürümemiş, uykusuzluklar geçirmemişseniz, eğer savaş denilen,
ölüm ve yaşamın kesiştiği o ince çizgide savrulmamışsanız, bu badirelerden canlarını
ortaya koyanlardan daha fazla fedekarlık teorileri yapıyorsanız, bu bir lüks siyasetidir. Eğer siz bütün
bu fedekarlıkları diyelim yöntem, davranış, olgu olarak yanlış buluyor ve yerine çözümleyici
bir alternatif ortaya koymuyorsanız, bu bir lüks siyasetidir. Parti ya da örgütsel düşünce ve ideolojinizi, uğruna
yola çıktığınızı söylediğiniz ulusal çıkar düşüncesinin üstünde tutar, ancak
sizleri tatmin eden küçük hesaplar siyasetini yaparsanız, bu bir lüks siyasetidir. Geçmişe takılıp kalır
ve hep bugünü kotarmak için soyuta çabalıyorsanız, bu lüks siyasetidir. Sadece cehenneme çevrilen ülkenizin acılı
manzaralarını anlatmak ve lanetler yağdırmakla yetinir ve zaten haksız ve gaddar politikaları
ile bilinen devlete karşı marijinal atmosferinizden dönüp, dolanıyorsanız, büyük düşünmüyor ve onun
gereği olan ulusal birlik adresi için gerekeni yapmıyor ve sadece sonuç vermeyen toplantılarla yetiniyorsanız,
yine de çok birlikçi ve birlikten yana fedekarlıklardan bahsediyorsanız, bu lüks siyasetidir. Kürdistan koşullarında
ulusal vicdan duygusu zayıf olan, ulusal kaygısı olmayanların işidir bu lüks siyaseti. Kendini gizliyen
bir kompleks inatlaşmasının temelinde yatıyor bu siyaset. Buna yüreği dolu, en büyük ütopyası
ve özlemi özgürlük olan hiç bir partinin, örgütün, siyasetcinin, aydının, sanatçının, yürtseverin hakkı
yoktur. Bu hakkı kendisinde bulanlar
da politika yaptığını sanıyorlar. Evet bu bir politikadır ve sürece, gelişmelere, güncele
hiç bir zaman cevap olamayacak politikadır.
Reformistimizle, sosyalistimizle, demokratımızla, dincimizle,
miliyetçimizle, tüm siyasi sıfatlarımızla aynı koşullarda, daha statüsüz bir halk olarak ortadadır
gerçeğimiz. Tırnakla kuyu kazanlarımızın yarattığı değerlere karşı
nedir bu kadar aymazlık? Neden yanlız eleştiri diye olası hataları çarşaf çarşaf yazıyoruz
da, aynı gücün doğrularından bir kez olsun bahsetmiyoruz? Çünkü hoşgörü ve birlik kültürümüz zayıftır.
Bedelini de halk olarak hepimiz çekiyoruz.
KNK'nin son dönemlerde yoğun çaba içine girdiği ulsal birlik
çalışmalarını düşündükçe, yine siyasetimizin lüks yanı ağır basar ve bir somut sonuç
vermemenin o lanet olasılığını kaygı olarak taşımadığımı söyleyemem.
Fakat, diğer yandan, deneyimler, tecrübeler, birikimler derken, sağduyunun ve ulusal kaygı taşıyan
tüm yurtseverlerin beklentileri ve özlemi olan birliğin en azında lüks siyasetini eritecek kadar başarılı
bir sonuç verebileceğinin umudunu da taşıyorum.
Herkes kulak verdiği siyaset duygusunun labirentlerinden
bu soruyu sormalı.. Ben sesli ve yazarak soruyorum:
Hangi yanımız başarılı olacak? Şimdiye
kadar bu konuda sıkca şahit olduğumuz lüks siyaseti mi, yoksa, sağduyunun büyüklüğü mü başarılı
olacak?
Onu da göreceğiz ve artık gözlerimizin açlığı doymalı, güzel ve gerekli şeyler
görmeli gözlerimiz. Eğer bu görmek istediğimiz olgu ulusça bizleri ilgilendiren bir konu, yani birlik ise...
|
|