BİN LADİN FLİMLERİ
İlk
değil. Uzun bir film şeridinin, bir sahnesiydi sadece. Ne var ki seyircileri ilk kez bu kadar heyecanlandırmanın
kanlı rekorunu kırmakla evelkilerinden ayrılır. Film şöyle başlar kısaca: Önce sovyetlerin
afganistan mudahalesine karşı, çareler arar amerika. Bütün seçenekleri devreye koyar .Bir seçenek de, CIA diyarının
islam kökenli Bin ladenini oraya postalayıp sovyetlere karşı amerikan adalet çıkarı aşkına
savaştırmaktır.
Afganistana
her halde sarışın ve islamı bilmeyen bir ensesi traşlıyı gönderecek değilgi.Öyle biri
‘heey ben allah için sizinle birlikte savaşmaya geldim’ demesi cok sırıtacaktı. (cıa
bu işleri çok iyi bilir). Gün geldi, uşak zaten yükünü oldukca aldığı için, efendisinin değil,
kendi hesabına çalışmaya başladı. İşte o zaman ‘besle kargayı gözünü oysun’
denilen sahne başladı. Derken, cıa’dan öğrendiği teknik ve ınformasyonlarla, aldığı
ekonomik yükle, ona karşı ‘cihad’ ilan etti Bin laden.
Ve dünyayı adeta sarsan ikiz kuleler
trajedisi...
Olan, ikiz kulelerin enkazı altında kalan binlerce insana ve afganistan halkına oldu kısaca.
Biz bu filmlerin yabancısı değiliz. Türkiye’ de çok sahnelendi bu soydan filmler. Devlet, kendi inkarcı
ve hırsızlar hazinesinin adaleti için yükselen özgürlük hareketini basırmak için, bir hayli çeteler oluşturdu.
Satır’lı hizbullahtan, yeşillere, mafya’dan, ‘köy koruyucular’ına kadar geniş
bir yelpaze. Bu katil sürülerinden bazıları, aldıkları ekonomik yükle ne zaman artık kendi hesabına
çalışmaya başladılarsa, devlet onlara yöneldi. İşi bitenleri de birer, ikişer yakaldı,
kaybetti, kovdu.Şimdi devletin derin vadisinde sadece devlet hesabına çalışan katilleri besiye almıştır.
Bunlardan bazıları şaşkına dönercesine yakardılar,üstü örtülü açıklamalar yaptılar.
‘Anlatsam yer yerinde oynar, bizi devlet kullandı, biz devlet ve vatan hesabına çalıştık ama
içerdeyiz şimdi’ gibisinden...Bu açıklamaları yaparken, o ‘görünmez uğursuz eller’ in
sadistce sırıtarak güldüklerini anlamak için daha ne kadar zamana ihtiyacları vardır acaba?
Görüldüğü
gibi, türkiyede, bu kadar kanlı film ve sahnelerin ortaya çıkmasına, ilginç açıklamalara rağmen ‘yer
yerinde oynamadı’! Ben bunu kısaca bir kaç sebebe baglıyorum:
1- Türkiye hiç mi hiç yönetilmiyor
ancak idare ediliyor
2- İnkarcı, eğemen sermayenin politikasının çekirdeği olan derin
ekip, sivil giyinimli asker kafalıdır
3- Asker felsefsi, üsten aşağılara aptallaştırılmış
bir potansiyel oluşturmuştur
4- Bütün bu ilginç ve garipler yumağı politika daha eğemenliğini
sürdürebiliyorsa, bu aslında onların başarısları değil, fakat demokrasi güçlerinin başarısızlığıdır
5- Türkiye’nin özgüllüğünü yeterince tanımayan kimi demokrasi güçlerinin genel geçer teorik söylemleriyle
sürekli marijinal durumdan kurtulamamaları
Daha da uzatılabilinir bu sebepler.
Demokrasi güçleri
gereken somut politiyı oluşturmayıp, alternatif olamazlarsa, daha bin laden filmlerini izlemeye devam edeceğiz.
Dün
gibi olmazsa bile..
Sahneler
ve oyuncular kolay bulunur, işleri odur zaten. Ve şimdiye kadar olduğu gibi, yine olan halka olacaktır.
Bizlere sadece ‘ağla sevgili memleketim’ türünde romantik çağrışımlar yapan söylemler
kalmamalı artık.
X x x x x x
11 eylül kanlı filminden sonra, mal bulmuş magribi gibi ellerini
ovuşturan türkiye, zaten ayakta kalmaya önemli oranda borçlu olduğu amerikanın kanlı adaletine kanını
daha bir karıştırıp, diplomatik, ekonomik parsaya büyük bir iştahla oturdu. Afganistan’ın
‘ kurtarılması’ndan ‘demokrasi’’ ye kadar bir çok söylemlerle yine oynadı,durdu.
‘kelin melhemi olsa başına sürer’ di ama önemli miydi melhemi olmamak sanki türkiye için. Başı
kel, fakat melheme ihtiyac duyacak beyin yoktu ve zaten gerek de yoktu. İşler ne de olsa rantcılar aşkına yürüyordu.
Fakat yürümüyordu işte işler.
Yine uykularını kaçıran kürtçe eğitim hakkı
ve demokrasi taleblerle meşgul olmakla başbaşaydı. Girmek istediği AB nin masalarında buna gerekceler
bulmaya kara kara düşünüyordu. ‘hassasiyet’ diyordu tutmuyordu. Farklı açıklamalarla çelişkilere
düşüyor ve idare edercesine kamuoyunda ‘yanlış anlaşıldı’ gibi açıklamalarla
düzeltip idare ediyorlardı.
Nereye kadar?
Kim idare ediyordu türkiyeyi?
Clinton, türkiye parlementosunda
ingilizce konuşunca anlayan ve anlamayanlara alkışlar çaldırtan ve Leyla zana seçilmiş bir milletvekili
olarak ‘hem de ‘kardeş dedikleri’! kürt halkından biri olarak kürtçe konuştuğunda onu
hapisler atan ‘hukuk’!un sahipleri....
Onlar idare ediyor türkiyeyi. Bırakın kenar köşedekiler
boş boğaz bagırıp çağırsınlar önemli değil. Türkiye’yi Bin laden filmlerinden
kurtarmak istediklerini söyleyenler, asıl bu ‘şer’ kaynagına yönelmeli, ona karşı somut
politikalar geliştirmeli. Bu ‘şer’ hanesine yazılacak başarısızlıgın soyut
politikasından kurtulmak ilk ve önemli bir görevdir demokrasi potansiyeli için.
Yoksa ekonomik, sosyal,diploması,
ve toplumsal alanda daha Bin laden filmlerini seyredeceğiz.
Bakmayın, insanlık ikiz kuleler filmini
‘bir seyretti pir seyretti’. Topal osman’dan günümüze kadar zamana serptirilmiş fimleri toplarsak kaç’
ikiz kuleler’ filmi çıkar. Tamamına yakını da kürdistanda sahnelendi.
Ve Bin laden filmleri
bütün dünyada aynı soydandır.İnsanlığın böyle kanlı filmlere ihtiyac duymayan sistem(ler)
ihitacı vardır. Kovboy ve inkar adaletlerine değil. 21/04/ 2002 İlhami sertkaya
|
|
|
|
|