imaj.ilhami.jpg

Türk devlet dalaveresi ve biz
Home
Düsünce ve Kolay Ezbercilikler
Aynayi Kendine Tutmak
Acayip Seyler
Aliskanliklarin Psikolojisi
Nuray Erenler ve Muratlarina Ermeyecekler
Linç Kültürü
Hiç Olmak
Manzaralar ve Biz
Karerce Bir Isik Yakmak
Bu Bir Borc Yazisidir
Su Insan Kizi de Garip
Karer Siteleri
Tarihin Tarihsizligi-2
Tarihin Tarihsizligi-1
Bulanik Sular ve incik Boncuk
Hallerimizden bazi haller
Durgun Gölleri Karistirmak
Tarih Masal Olsaydi
Kani Yado
Lozan Ve Oynanmis Kaderimiz
Ne gariptir bu Insanoglu
Onlarin Basbakani ve Bizim Amed
Ya Bu Deveyi Güdeceksin..
Eylül Kiran
Mercan Vadisi Denince
1.lüks siyaset
3.Dil yarasi
4.Digisen degistirecek
5.Kendini kemirmek
6.Cewlik bir siir
7.istanbul saldirilari
8.Ensenizi kabartmayin
9.Ömrüme mektuplar
10.Önce evinden
11.Evet pismanim
12.Köln yürüyüsü
13.Aldatilacakmiyiz
2.bin ladin
Ön söz
Anlasilmamak
Sözün bittigi yer
Pircan yaylasi
Cölasan'a mektuplar-1
Cölasana'a mektuplar-2
Cölasan'a mektuplar-3
Garip haller
Newroz adaleti
Tutsak sevgiler
Düsüncenin fay hatti
Durum ve durumlar
Türk devlet dalaveresi ve biz
Nefret
Bayrak ve tahammül
Cewlik bir siirdir simdi

 

 

              TÜRK DEVLET DALAVERESİ VE BİZ

Asya eğemen kültüründe, ataerkil felsefesine dayalı zor’un bütün
toplumu yönlendirebilen ‘tanrısal kudreti’ olmasaydı, yaklaşan 2005 yılında,bu günkü kanlı,ve vahşet manzaralarının daha hüküm sürdüğü orta doğu ve onun sürüklediği gündemler değil, çağa uygun manzaralar ve başka gündemler olacaktı. Sınıfsal,toplumsal ne kadar tahliller yapılsa da, ne kadar ‘kurtarıcı’ ideolojiler alternatif diye dayatılsa da,’yaşasın-kahrolsun’ ikilemiyle bütün bir hayatı acıya çevirmek ve sonra ‘acıyı bal eyleme’nin temelinde, bahsettiğim eğemen kültürün biçimlendirmesi vardır.İki yüzlü,  başta kendisini kandıran,inanmadıklarını doğruymuş gibi söylemek zorunda kalan bir ucube şekillenmenin güç odakları, koca bir Asya’da, daha eğemenliklerini sürdürüyorsa ve bu,toplumlara ‘ortalama’ ya da ‘mükemmel akıl’diye dayatılıyorsa, mesela Esad’lardan baba ölünce neden oğul yerine geçmesin? Korku cehennemiyle koca halk yığınlarını rahatlıkla susturan bu gelenek karşısında haklı olmak yetseydi,biz mesela buğün kürdistanda zazacamızla, kürdcemizle özgürlüğümüzle alay eden şu insan taslaklarının eğemenliğinden çoktan kurtulmuştuk.
Avrupa kıtasında aklın evrimi, rönesansı’ı gerçekleştirdiği için,her alanda gelişmişlik ve gündem farklıdır.Saddam’ları esad’ları ve koca bir halkın değerlerinin yasaklarıyla oynayan kemal’cılığı artık bu kıtada göremezsiniz.Hitler’in vahşetiyle bu ‘kurtarıcı’! ucube şekillenmeler tarihe karıştı.Almanya’nın ‘ırk’ kompleksine dair ‘garip aklı’nı, rönesansın evrensel ufuklarındaki insanlık aklının gerçekci ve bilimsel kültürü tarihin çöplüğüne fırlattığı için, Hitleri kendi tarihlerinin kara bir lekesi olarak adlandırması başka nasıl izah edilir?Bunun gibi Türklerin erk olduğu bütün coğrafyada başka halkların bütün değerlerini inkar edip yasaklamalarını,bu yasaklarla bütün değerler üzerinde kepazelikleri marifet sanan, yakımları yıkımlarıyla, insan kafalarını kesip üzerinde  poz vermeyi hüner sanan,kanlı kirli tarihleriyle daha övünmeleri nasıl izah edilebilinir başka?Rönesansı iğrenç saltanatları için eğemen güç oldukları Asya toplumlarına yanaştırmamayı rahatlıkla beceren bu fanatik felsefe,silah ve paradan başka hiç bir insani dayanakları olmamalarına rağmen eğemenliklerini sürdürebiliyorlarsa, bu lanet ‘kudretli tılsım’ karşısında haklı olmanız, insani değerlere sahip olmanız, Asya da pek çözümleyici olamıyor.
‘Haklısın ama alacağın yok’ esprisi bu ğerçeği ifade ediyor.
Haklı olmanız yetmiyor, bunu gerçekleşitirecek caydırıcı gücünüz olmalı.Avrupa kıtasında kızıltepedeki gibi on iki yaşında  bir çocuğun devlet güvenlik güçleri tarafından  sebepsiz katledildiğini düşünün.Susurlukları,’faili meçhul’ları düşünün...ormanları,köyleri yakmaları düşünün...bu vahşeti yapanların devlet politikası gereği ‘vatan ve milletin selameti için’ yaptıklarını söylediklerini düşünün.. ve bu kattillerin (Mehmed Ağar’ların) siyaset sahnesinde özgürce boy attıklarını düşünün...bir de bu katilleri öven kravatlı takımının gazetecilik yaptıklarını düşünün...
Bulamazsınız....
Emin Çölaşan’ları, Ertuğrul özkok’ları psikolog kliniklerine bile yatırmazlar avrupada.. zaten öyleleri de yoktur çünkü dalkavukları besleyen, üreten ve insanlıkla alay eden diktatörlükler yoktur.İki yüzbin türk nufusu için devlet kurma hakkının tartışmasını değil de şeklini uluslararsı diplomasi masalarına çeken yaratma rauf denktaş,yirmi milyon nufuslu kuzey kürdistandaki halkın kendi ülkesinin adını kulanmasına bile karşı çıkıyor.’kuzey kıbrıs’ ismi hiç tartışılmıyor ama ‘kuzey kürdistan’ ismi gelin görünki daha yasak.
Çünkü para ve silah eğemendir ve bu, politikada ‘çıkar’kelimesiyle ifade ediliyor. Ediliyor da..bence bu gerçeği biz mazlum ve haklı olanların eğemen şuçlular karşısında anlayabildiğimiz oranda, politikada gerçekçi olabiliriz.Biz kimsenin ülkesini almadık kimsenin dilini, kültürünü, kimliğini yasaklamadık aksine Arap, Türk, Acem bizim ülkemizi almış, bize ait bütün değerlerimizi yasaklamış.Biz demokrasi ve özgürlüğü sadece kendimiz için de değil yaratma rauf denktaş’in da hakkı olduğunu savunuyoruz.Fakat kimseler bizim özğürlüğümüzü istemiyor.
Ve böyle acımasız adaletsiz bir Asya parçasında yüz yıllardır kırılıyoruz.Ve bir dönem Politik dengelerin zıkzakları içinde amerika gelip bize hayat hakkı tanımayan bir kanlı diktatörü deviriyor.Dünyanın neresinde olursa olsun bize ait bir devletleşme olursa onu yıkacağını aleni çekinmeden söyleyen bir iğrenç felsefenin kuşatmaları içinde biz kürtlere ‘anti emperyalizm’ derslerini vermeye kalkan da yine bu felsefenin sahipleridirler.Ülkemizi ,işgal eden sen,bizleri yok etme projeleriyle seksen yıldır uğraşan sen, mezar taşlarımıza bile adımızı yazmayı,köylerimizin, şehirlerimizin, nehirlerimizin adlarını yasakalyıp değiştiren sen, kimliğimizi yasaklayan sen, bütün bunları yaparken ‘şeytanla’ bile itifak kuran sen, bana Amerikayı hedef gösteriyorsun....Sanki bize bütün bunları amerika yapmış gibi...sanki dilimizi kimliğimizi edebiyatımızı bize ait bütün ulusal degerlerimizi amerika yasaklamış gibi..
Bu iğrenç ve iki yüzlü, dalaverci yetişme kültürü zora dayalı eğenemliğini sürdürmeseydi insanlık karşısında, biz Oktay ekşi’lerin yirmi milyon kürdistan halkının her özgürlüğünü dile getirdiğinde o şerefsiz ‘kardeşlik’kavramıyla tılsımlaşmış, ‘var ama yok sayma’masallarını okumazdık.Ve ‘kürdün bir temsilcisi’ diye lanse edilen Leyla zana’lar, az buçuk kürtlerin özgürlüğünden bahsettiğinde,bu inkarcı, katil ve suçlular güruhu karşısında kendisini adeta ‘af ettirme’duygusunu değil, koca bir halkın özgürlük davasından utanma duygusu taşıyacak ve o az buçuk özgürlük içeren bildiriyi savunacaktı.
Bir halkın kendi kaderini kendisinin tayın etmesinin adının ‘suç’sayılmasının, insanlıkla yakın- uzak ilişkili olmadığını bilmiyen yok artık.Bu gerçeği TC yi yönetenler de, cümle ‘ekşi’lerde bilmiyor değiller.Leyla zana’lar da iyi biliyorlar.
Peki o zaman bu hengame, bu ‘Ali cengiz’ oyunu nedir? Bu oyun, eski lozan’larda kalma dalavereci Türkün, uluslararası güç odaklarına rüşvetler vererek, kendi kürdünü böyle önemli tarihi kavşaklarda devreye sokarak bir ‘oldu bitti’ye getirme planlarından biridir.İşi Leyla zana’lara bizler kendimiz bıraktık,  bırakıyoruz.Kimseleri suçlamanın faydası yok.Eğer bizler politik arenada, Bruksel meydanlarında, zamanı gelmişken, kaderimizi belirleyen o kötü türk dalaveresinin oyunlarını haykırsaydık,eğer bizler yirmi milyon halkın statüsüzlüğünü açıkca dile getirseydik, leyla zana’ların etkisi ne kadar olabilirdi? Kürdistanın bir kenti kadar olan nufusuyla kıbrıs sorununu yıllardır masaya yatıranlara, yirmi milyon bir halkın ulusal sorunundaki ‘lozan dalaveresini’yerden yere vuramadık.Koca bir ulusun bir ulusal temsilini çıkaramadığımız her zaman ve yerde, hemen her kesin kendini ‘ulusal temsil’ diye lanse etmesinin şaşılacak nesi var?Böyle durum ve hallerde Leyla zana’ların Türk dalaversinin çerçevesindeki söylemlerde şaşılacak ne var?
Demek ki bilmek de yetmiyor....
O halde haklı olmak ve bilmek, sadece sorunun ve sorunların söylem düzeyidir.Bu gerçeklerin hayat bulması ise politikada ‘caydırıcı güç’ile mümkündür.Türk dalaveresinin haksız olduğunu, görüşmeler yaptığı AB yetkilileri de biliyor.Ama bu dalavere, eğemenliğini kurmuş,caydırıcı gücü oranında isteklerini dayatabiliyor.Politika, kimsenin haklılığı ve acılarına bakmaz.Gerçekci olmalıyız.Ulusal özgürlük davası,ulusun kendi kaderini kendisinin belirlemesi, kendi özgür yönetimidir.Gelin görün ki,2004 yılında, Leyla Zana’lar,bu tartışması bile tarihe gömülmüş gerçekliğe ‘dil sürtüşmesi’ türünde Türk dalaversinin lehine zaman kaybettirmenin planlarındadır.Üstelik Amed nufusu kadar bile olmayan kıbrısın yaratma Rauf Denktaş’ların ‘Azarlamalarına’uğrayarak....
Ona yanıyorum...
Bütün ‘suç’ sadece Leyla zana’lardaymış gibi, uluslararası arenada bir temsil çıkarma yerine kendi küçük dünyalarıyla sadece eleştiri yapanlara, yani bizlere yanıyorum.Yüksek bir dağın tepesinde durup, anlaşmalı dövüşen kaplanların dalaverelerine, bir ulusun en temel hakkını, haklarını kurban etmek kader değilse, ulusal temsilimizi çıkarmak zorundayız.Değilse Bu manzaraları seyretmek zorunda kalacağız.
Başka bir çare, bir alternatif var mı...?
Boğuştuğumuz güç(ler),Asya eğemen kültüründen boylanmış, ataerkil fanatikliğinin odaklarıdır(lar).Böyle bir coğrafyada, yirmi milyon kuzey kürdistan halkının ulusal ve uluslar arası alanda temsili ve caydırıcı gücünü yaratmak, Leyla Zana’lara bırakılmayacak kadar ciddidir.Her halde biz  sadece kendilerinin temsilleri olan  marijinal siyasi çevrelerden, partilerden bahsetmiyoruz.
İşte bu ulusal irademizin caydırıcı, temsili gücü gerçekleşemediği için tarihimize ‘Lozan’lar girdi.Şimdi ikinci bir ‘lozan’ ve Türk dalaveresiyle karşı karşıyayız ve ulusal temsilimiz yoktur diplomasi masalarında.Yakınmalarımız, eleştirilerimiz çözüm gücünden yoksun olduğu müddetce kimseler pek dinlemez, biz bize kalırız.
Ya kaderimize diplomasi alanından da, mudahale etmeyi sürdüren bütün dalavereleri yerden yere vuran ulusal temsilimizi çıkaracağız, ya da bu manzaraları sadece eleştirerek seyredeceğiz.

İlhami Sertkaya
17 ekim 2004