imaj.ilhami.jpg

5.Kendini kemirmek
Home
Düsünce ve Kolay Ezbercilikler
Aynayi Kendine Tutmak
Acayip Seyler
Aliskanliklarin Psikolojisi
Nuray Erenler ve Muratlarina Ermeyecekler
Linç Kültürü
Hiç Olmak
Manzaralar ve Biz
Karerce Bir Isik Yakmak
Bu Bir Borc Yazisidir
Su Insan Kizi de Garip
Karer Siteleri
Tarihin Tarihsizligi-2
Tarihin Tarihsizligi-1
Bulanik Sular ve incik Boncuk
Hallerimizden bazi haller
Durgun Gölleri Karistirmak
Tarih Masal Olsaydi
Kani Yado
Lozan Ve Oynanmis Kaderimiz
Ne gariptir bu Insanoglu
Onlarin Basbakani ve Bizim Amed
Ya Bu Deveyi Güdeceksin..
Eylül Kiran
Mercan Vadisi Denince
1.lüks siyaset
3.Dil yarasi
4.Digisen degistirecek
5.Kendini kemirmek
6.Cewlik bir siir
7.istanbul saldirilari
8.Ensenizi kabartmayin
9.Ömrüme mektuplar
10.Önce evinden
11.Evet pismanim
12.Köln yürüyüsü
13.Aldatilacakmiyiz
2.bin ladin
Ön söz
Anlasilmamak
Sözün bittigi yer
Pircan yaylasi
Cölasan'a mektuplar-1
Cölasana'a mektuplar-2
Cölasan'a mektuplar-3
Garip haller
Newroz adaleti
Tutsak sevgiler
Düsüncenin fay hatti
Durum ve durumlar
Türk devlet dalaveresi ve biz
Nefret
Bayrak ve tahammül
Cewlik bir siirdir simdi

 

          KENDİNİ KEMİRMEK     

Kimseler siyaset arenasında yerinde saydığını, hatta daha da gerilediğini kabullenmiyor. Belkide bu, insan doğasının egoist duygularına özgüldür.Yirmi yıllık taş bile yerinden, hacminden değişirken, bir insanın kendi geçmişinden dersler çıkarıp olumlu değişmelere ulaşamaması, aslında farkına varmadan kendini kemirmesidir. Kemirme, siyasi arenada marijinal kalmadır ve ötesi bitmektir.Politika, bir anlamda gündemi  yakalayabilmek ve orada yerleşmeyi başarmaktır.Her değişen gündemin beraberinde getirdiği sorunların çözümü için, yeni politikalar belirlemekten zorluk çekenler,eski kalıplarındaki söylemlerin limanına sığınırlar.Oysa o limanlar, denizlere, okyanuslara açılmanın bir başlangıcıydı.Kendilerini alternatif diye topluma sunanlar, eğer alternatifi sadece tabela ve isim inadının korunaklarında çakılıp kalmak olarak anlıyorlarsa, politik arenanın orta yerine gelemezler, oyunda küsen çocuk misali kenar köşede kendince oynamakla oyalanırlar.

Kendince kenarda köşede oynarsa siyaset, kendini kemirir. Kimseler yogunlaşan, coşan, girdili çıktılı, değişkenleşen, adeta toz duman koparan bu arenada, kenardakini ciddiye almaz.Böylelerinin hep hazır reçeteleri olur. Hazır gerekçeleri, hazır belirlemeleri, bahaneleri, itirazları peşinen vardır.Ortam nasıl değişirse değişsin, gündem ne olursa olsun,alışagelmiş söylevleri, kendilerini aldatan ve adeta gelişimlerine ayak bağı olan doğma tahlilleri vardır.               

Bir kader değil ama bir klasik politikanın alışkanlığından olmalı ki, böyleleri hep ‘Ben de varım’ a sevdalı oldukları için sadece konuşurlar. Açıkca söyleyeyim ki, dinlemek istemiyorum. Bu zihniyetin sahipleri, politikada sınıfta bolca kalmalarının gerekçelerini bile o hiç anlayamadıkları kavramlara baglarlar.’ Objektif subjektif şartlar...’ Sen şartlara mudahale edecek politika üretme, şartları kendi lehine çevirecek esneklikten yoksun kal, oligaşik sistemin adeta sana sunduğu kozları kullanacak kozların olmasın, bir ‘kahrolsun ve yaşasın’ ikilemiyle hayatı anladığını san, ne legal ne ilegal alanda kuraları yerine getirme, sonra marijinal kalmanı ‘şartlara’! bagla...

Savaş diyorsun, savaşmıyor onunla oynuyorsun.Legal mücadele diyorsun, reform niteliğindeki gelişmelere dudak büküyorsun.Ülkenin ancak kendi’doğrularınla’! kurtulacağını söylüyorsun, ‘ne hikmetse’! gittikçe yanlızlaşıyorsun.Ve yine de kendinden başka hiç bir demokratik mevzilenmeyi beğenmiyorsun.Gündem eski gündem değil, ortam yirmi yıl evelki ortamdan faklıdır ama sen yine yirmi yıl evelki türküleri nakaratlıyorsun. Bu zihniyet, devrimci, demokrasi hareketini, ‘sosyalist ya da demokrasi’! sıfatıyla, küçük hesapları ve sorumsuzluklarıyla hep uğraştırdı. Aslında bu bir anlamda doğaldır. Bunun temelini cumhuriyetin asker kurucuları ekibi 1920 lerde atmıştı. Hani kendi sağcısını, solcusunu, sosyalistini, koministini,dincisini  oluşturan kemalis mihrak..... bu bir ‘ince ayarlı, muhalefet görünümlü tuzaktır’.Bunlar artık anlaşılıyor.Daha da bazı demokrasi çevrelerinde anlaşılmayan ise, radikal söylemlerle iç dünyasını maskeleyebilenlerin  kemlizm ve statukoculuk aşkına zik zaklar çizebilmeleridir. Bunlar ancak önemli kavşaklarda adeta ‘yakayı ele verirler’. İşte üç kasım seçimleri, böyle önemli kavşaklardan biridir.Ve bütün geniş zaman söylemlerini adeta sınavda geçiriyor üç kasım.Değişim ve demokrasi yanlısı olduklarını her fırsatta söyleyenlerin manzaralarını daha bir net görebilmek,ancak böyle durumlarda olabiliyor, yani pratiğin, politik söylemlerin bütün çarşaflarını açtığı böyle durumlarda,siyaset aynası bir şeyler gizlemeyecek kadar netleşiyor.ÖDP,  geldi gitti ve sonunda demokrasinin  potansiyelin adresi olan DEHAP ile değil de  sema pişkinsütlerle itifak kurdu. DEHAP, bir kaç kişi olan ve aslında statukoculukla baglarını koparmayan,Çözüm gücü hiç olmayan, Pişkinsütlerden daha mı ‘Kötüydü’?.Kendisine ‘sosyalist’ diyen ve zaten açıkca kemalist oldugunu söyleyen bir başka küçük grupcuğun yine ecevitle itifak kurmak için adeta can atmasına ne demeli?.Biri ‘ilke’ diye bu kenarda oynamayı gerekçelendiriyor,diğeri DEHAP’ı ‘Amerikancı, Avrupacı olmakla’!!... peki onların deyişiyle ecevit anti amerikancı mı? Ve DEHAP ecevitten daha mı kötü? İlegal sol gruplar ise genellikle her zamanki alışkanlıkları gibi,seçimi boykot ediyorlar. Bu da, kullanılmayan her oyun, karşı tarafın hanesine yazılması anlamına geliyor.Onlar,ilegal mücadeleyi başaramadıkları gibi, zaten legal mücadeleden de pek anladıkları yok aslında.

Bunu 12 eylül de gösterdi...

Tabi sonrasında da görüldüki pek ders alabildikleri yok..

Ve zaten siyasi sahnede de aslında gereken yerde degiller. Neden? Çünkü, yenilenemiyorlar ki, yenme umudu olabilsinler kitlelerin nezdinde.Ve kitleselleşemiyorlar bu yüzden.

İşte bu değişik söylemlerin eski klasik korunaklarında öğrenebildikleriyle yetinen sol, çözüm gücü olamadıkları gibi, çözüm gücü olma yolunda politikalar üretebilen demokrasi potansiyelini de  çoğu zaman zora sokmakta, onu uğraştırmaktadırlar.Ve sonra,diyelim üç kasım seçimlerinde DEHAP yeterli başarıyı sağlayamazsa, bu başarısızlıkların sorumluları olduklarını unutarak, yine ucuz eleştirilerle’ Biz demedik mi?’ nakaratı....onlar böyle devam ediyorlar ya hayat?

Hiç de anladıkları gibi değil..ve hayat,  kendilerini kemirdiklerini bile kayda geçirmeyecek kadar cidiye almaz onları.

Tabi, kendinizi kemirme ve marijinal kalmaya mahkum olma hakkınız da var. Eleştirim, ucuz ve pek bir anlam ifade etmeyen ‘anlamsız’ politikanızadır.

Geçmişte deres alamama hakkınız da var elbette.Tıpkı bizim de sizlerin bu garip durumlarınızı gösterme ve demokrasi mücadelesinde ciddi olmadığınızı vurgulamak zorunda olma hakkımız gibi...

19 /09/ 2002

İlhami sertkaya