KENDİNİ KEMİRMEK
Kimseler siyaset arenasında yerinde saydığını, hatta daha da
gerilediğini kabullenmiyor. Belkide bu, insan doğasının egoist duygularına özgüldür.Yirmi
yıllık taş bile yerinden, hacminden değişirken, bir insanın kendi geçmişinden dersler çıkarıp
olumlu değişmelere ulaşamaması, aslında farkına varmadan kendini kemirmesidir. Kemirme, siyasi
arenada marijinal kalmadır ve ötesi bitmektir.Politika, bir anlamda gündemi yakalayabilmek
ve orada yerleşmeyi başarmaktır.Her değişen gündemin beraberinde getirdiği sorunların çözümü
için, yeni politikalar belirlemekten zorluk çekenler,eski kalıplarındaki söylemlerin limanına sığınırlar.Oysa
o limanlar, denizlere, okyanuslara açılmanın bir başlangıcıydı.Kendilerini alternatif diye topluma
sunanlar, eğer alternatifi sadece tabela ve isim inadının korunaklarında çakılıp kalmak olarak
anlıyorlarsa, politik arenanın orta yerine gelemezler, oyunda küsen çocuk misali kenar köşede kendince oynamakla
oyalanırlar.
Kendince kenarda köşede oynarsa
siyaset, kendini kemirir. Kimseler yogunlaşan, coşan, girdili çıktılı, değişkenleşen,
adeta toz duman koparan bu arenada, kenardakini ciddiye almaz.Böylelerinin hep hazır reçeteleri olur. Hazır gerekçeleri,
hazır belirlemeleri, bahaneleri, itirazları peşinen vardır.Ortam nasıl değişirse değişsin,
gündem ne olursa olsun,alışagelmiş söylevleri, kendilerini aldatan ve adeta gelişimlerine ayak bağı
olan doğma tahlilleri vardır.
Bir kader değil ama bir klasik
politikanın alışkanlığından olmalı ki, böyleleri hep ‘Ben de varım’ a
sevdalı oldukları için sadece konuşurlar. Açıkca söyleyeyim ki, dinlemek istemiyorum. Bu zihniyetin sahipleri,
politikada sınıfta bolca kalmalarının gerekçelerini bile o hiç anlayamadıkları kavramlara baglarlar.’
Objektif subjektif şartlar...’ Sen şartlara mudahale edecek politika üretme, şartları kendi lehine
çevirecek esneklikten yoksun kal, oligaşik sistemin adeta sana sunduğu kozları kullanacak kozların olmasın,
bir ‘kahrolsun ve yaşasın’ ikilemiyle hayatı anladığını san, ne legal ne ilegal
alanda kuraları yerine getirme, sonra marijinal kalmanı ‘şartlara’! bagla...
Savaş diyorsun, savaşmıyor
onunla oynuyorsun.Legal mücadele diyorsun, reform niteliğindeki gelişmelere dudak büküyorsun.Ülkenin ancak kendi’doğrularınla’!
kurtulacağını söylüyorsun, ‘ne hikmetse’! gittikçe yanlızlaşıyorsun.Ve yine de kendinden
başka hiç bir demokratik mevzilenmeyi beğenmiyorsun.Gündem eski gündem değil, ortam yirmi yıl evelki ortamdan
faklıdır ama sen yine yirmi yıl evelki türküleri nakaratlıyorsun. Bu zihniyet, devrimci, demokrasi hareketini,
‘sosyalist ya da demokrasi’! sıfatıyla, küçük hesapları ve sorumsuzluklarıyla hep uğraştırdı.
Aslında bu bir anlamda doğaldır. Bunun temelini cumhuriyetin asker kurucuları ekibi 1920 lerde atmıştı.
Hani kendi sağcısını, solcusunu, sosyalistini, koministini,dincisini
oluşturan kemalis mihrak..... bu bir ‘ince ayarlı, muhalefet görünümlü tuzaktır’.Bunlar
artık anlaşılıyor.Daha da bazı demokrasi çevrelerinde anlaşılmayan ise, radikal söylemlerle
iç dünyasını maskeleyebilenlerin kemlizm ve statukoculuk aşkına
zik zaklar çizebilmeleridir. Bunlar ancak önemli kavşaklarda adeta ‘yakayı ele verirler’. İşte
üç kasım seçimleri, böyle önemli kavşaklardan biridir.Ve bütün geniş zaman söylemlerini adeta sınavda
geçiriyor üç kasım.Değişim ve demokrasi yanlısı olduklarını her fırsatta söyleyenlerin
manzaralarını daha bir net görebilmek,ancak böyle durumlarda olabiliyor, yani pratiğin, politik söylemlerin
bütün çarşaflarını açtığı böyle durumlarda,siyaset aynası bir şeyler gizlemeyecek
kadar netleşiyor.ÖDP, geldi gitti ve sonunda demokrasinin potansiyelin adresi olan DEHAP ile değil de sema pişkinsütlerle
itifak kurdu. DEHAP, bir kaç kişi olan ve aslında statukoculukla baglarını koparmayan,Çözüm gücü hiç olmayan,
Pişkinsütlerden daha mı ‘Kötüydü’?.Kendisine ‘sosyalist’ diyen ve zaten açıkca kemalist
oldugunu söyleyen bir başka küçük grupcuğun yine ecevitle itifak kurmak için adeta can atmasına ne demeli?.Biri
‘ilke’ diye bu kenarda oynamayı gerekçelendiriyor,diğeri DEHAP’ı ‘Amerikancı,
Avrupacı olmakla’!!... peki onların deyişiyle ecevit anti amerikancı mı? Ve DEHAP ecevitten
daha mı kötü? İlegal sol gruplar ise genellikle her zamanki alışkanlıkları gibi,seçimi boykot
ediyorlar. Bu da, kullanılmayan her oyun, karşı tarafın hanesine yazılması anlamına geliyor.Onlar,ilegal
mücadeleyi başaramadıkları gibi, zaten legal mücadeleden de pek anladıkları yok aslında.
Bunu 12 eylül de gösterdi...
Tabi sonrasında da görüldüki
pek ders alabildikleri yok..
Ve zaten siyasi sahnede de aslında
gereken yerde degiller. Neden? Çünkü, yenilenemiyorlar ki, yenme umudu olabilsinler kitlelerin nezdinde.Ve kitleselleşemiyorlar
bu yüzden.
İşte bu değişik
söylemlerin eski klasik korunaklarında öğrenebildikleriyle yetinen sol, çözüm gücü olamadıkları gibi,
çözüm gücü olma yolunda politikalar üretebilen demokrasi potansiyelini de çoğu
zaman zora sokmakta, onu uğraştırmaktadırlar.Ve sonra,diyelim üç kasım seçimlerinde DEHAP yeterli
başarıyı sağlayamazsa, bu başarısızlıkların sorumluları olduklarını
unutarak, yine ucuz eleştirilerle’ Biz demedik mi?’ nakaratı....onlar böyle devam ediyorlar ya hayat?
Hiç de anladıkları gibi
değil..ve hayat, kendilerini kemirdiklerini bile kayda geçirmeyecek kadar
cidiye almaz onları.
Tabi, kendinizi kemirme ve marijinal
kalmaya mahkum olma hakkınız da var. Eleştirim, ucuz ve pek bir anlam ifade etmeyen ‘anlamsız’
politikanızadır.
Geçmişte deres alamama hakkınız
da var elbette.Tıpkı bizim de sizlerin bu garip durumlarınızı gösterme ve demokrasi mücadelesinde
ciddi olmadığınızı vurgulamak zorunda olma hakkımız gibi...
19 /09/ 2002
İlhami sertkaya
|
|