BU MAVİ DURUŞ BU YORGUN TARİH BU ENKAZ BAHÇELERİ
Buğulu camlardan akan bir mülteci bakışındayım şimdi
Saçlarını dağ rüzgarları taramış aykırı bir duruş
Bir koyu yalnızlık büyüyor ayak seslerimde
Dövülen ömrüm
Dayanmanın tılsımı
Hüznüm
Kinim...
İbresi kırılmış zamanlar içindeyim
Adressizlikler ve yersizlikler yeridir yerim
Yüzünde ayrılıklara yaslandığım o şiir yani
Yani sen
Yani Çewlik
Red ettiğim kirli kimliksizliğim
Annem beni zazaca şarkılarla büyüttü biliyor musun
Yakılan yaylaların duvar diplerinde kaldı esmer çocukluğum
Ne karıncalarla paylaştığım sofralarım kaldı artık
Ne de size gösterebileceğim kapılarım benim
Bir anım bile ....
Sanki periler masalı ah...
Bu mavi duruş, bu yorgun tarih, bu enkaz bahçeleri
Bu mevziler, bu hançerlenmiş ziyeret tepeleri
Utanmaz medeniyetin marifetleri
Daha cesedler üstünde kardeşlik söylenceleri
Ben sözün bittiği bir iklimdeyim şimdi
Kara listelere almışlar gülüşümü
Aşklarım, sevmelerim yasak
Çılgın bir ülkesizliğe dayatmışlar ömrümü
Ve sokaklarımda cinayet bekçileri
Babam bacım zinzirlere vurulmuş
Beyhude inkarlara kalmışım
Ondandır gözlerimde uçurumlar büyüyor
Yüreğim....sorma gitsin
Ulaşmalarıma pusular kurulmuş
Selamlaşmalarıma kıran,ayrılıklarıma mayın
Eski bir kanayan hançerdir bağrımda daha
Ondandır bu toplu mezarlar, bu faili
meçhul bilmeceleri
Bu asi duruş, bu yorgun tarih, bu enkaz bahçeleri
Daha kitapların yazmadığı bir uçurum iklimdeyim şimdi
Çaresizlikten değildir çektiğim bu ah
Değildir güçsüzlüğüm bu uzaklar
Kanlı yanılmalarım, dost sandıklarım
Sırtından vurulmuşum da ertelenmiş zamanlarım benim
Gelmemiş baharım
Kendini doğuran bir sevdayım şimdi
Asırların asırların hasretiyle geleceğim anlıyor musun
Bu asi duruş, bu yorgun tarih, bu enkaz bahçeleri
Biliyor musun....
GİTSEN AVAŞİNLER KANAR
Gitsen avaşinler kanar, susar şarkıları zagrosların
İçimde ölü fırtınalar,bir uyduruk tarihe kalırım
Yeniden kirlenir şafaklarım, kimseler duymaz
Ağlarım...
Anlatamam hallerimi, dillerim yanar
Duyamam ebabil ötüşlerini, kentlerim pusulanır
Sapıklar basar gecelerimi ve bir başak gibi terke kalırım
Gitsen ayrılıklar yıkımlar, gitsen deli uzaklar
Erir duygularım
Renkleri kararır sevmelerin, kör olurum ölürüm
Çıkmaz bir acıyanım
O kaval kırık kalır içimde
O şarkı yarım...
Gitsen avaşinler kanar, susar şarkıları zagrosların..
BU
GECE
Söylenmemiş sözlere sığdır yalnızığımı bu
gece
Şiirim ol
Ne hasret, ne gurbet, ne hüzün bu gece
Sılam ol
Rotasını, kıblesini aşmıs
özlemlerim
İn düşlerimde dokunayım bir
Bir süreyim sevdalı hüriyetine yüregimi
Çewlik yıldızlarını içsin gözlerim
Irak patikalara vurayım kendimi
Hatıralarına yaslanayım o kuytuların
Ve ay firar yansımasın bu gece
Dillenmiş çocuklara sığdır yalnızlıgımı bu gece
Kentim ol
Esmer yüzünü
Ve al gülüşünü gezdireyim sokaklarımda
Hani o mor çaglayanlar sürsün içimi
Ne cinayet bekçileri, fidyeli avcılar
Ne yalan tarihlerin o sersem kasapları
Bir yürek kanamasın bu gece
Güzel duygulara sığdır yalnızlıgımı bu gece
Duru umutlara
Müjdem ol
De ki baharın geldi, bitti çılgınlıklar, o inkar masalları
O kardeşlik diye sunulan zıkkım kimliksizligim
O ölüm alkışcıları, linç gösterileri
O kanlı maskaralıklar bitti de
Bitti de, servetlerin politik ve haydut saltanatlıkları
Kristal bakışlara sıgdır yalnızlığımı bu
gece
ASİ KIZ
Saklı sıcak bir tarih tılsımıdır resmin senin
Gözlerin daha ulaşılmamış bir aşk mektubu sanki
Kirletilmiş kıyılarını döven denizdir ellerin
Kadife gecelerini dokuduğumuz o köy damlarında
Ortak muradlarımıza yansıyan alevler gibi
Daha şiirimde sır, sabrımda sevdasın asi kız
Ayrılığım seni sevmektendir bilirsin
İçimi nakşeden bu sessiz çığlık
Düşlerime bir hançer gibi inmiş bu keder
Bu sensizlik bu cehennem, bu hasret
Sırf seni sevmemdendir asi kız
Bu kopan kızıl kıyamet
Ben zamane dervişlerinin söylencelerindeki destanım asi kız
Uçurum iklimlerinden geliyorum
Kıbleleri bilmez, sınırları dinlemez
o firari aşkıyım
Büyük yalnızlıklar bilirim
Fermanlar, kuşatmalar, ranzalar
Prangalar mapuslar
Fırtınalar yürüdüm karanlıklar pusular geçtim
Ateşler biçtim acılar içtim
Bir vurulmuş tarih kokar ellerim
Bir yangın iklimi
Ele geçmez bir sözdür seni sevmek asi kız
Sansürleri hükümleri geçersiz kılan bir şiir, dilden dile
Bağrına yaslanmanın, gözlerine bakmanın özlemi
Yokluğun zehir bir gurbettir yani
Hani şarkılarin, şairlerin, anlatıp
bitiremediği
Hani düşlerin mor gülüşü, o sessiz
iç çekimleri
Sen kırlarda kardelen çiçeği, kentlerde şafak rengisin
Bir tarifsiz sevdadır seni sevmek asi kız...
BENİM İŞİM SANA GELMEK OLACAK
Bütün uzakaları özleminle biçip geleceğim sana
O gün sevdalara devriyeler yıkılmış
olacaklar
İşi biştmiş ve çekilmiş ayrılaklar
Uzaklar bir kirbit çöpü
Eskimeyen rüzgarları ve yarlarıyla
O dağlar kalacak, bir de sığınaklarım, anılarım
Belki ben olmayacağım ama yollar hüzün yolcularını taşımayacaklar
Kirli ve tedirgin dolu sessizlikler bu kentlerin yüzünde
Silinmiş olacak bu kavgalarla
Gecelere ipek yumuşağı ve hesapsız mor renkler giydirecek çocuklar
Asılı bir müzelik eşya izi gibi duracak sürgünler
Sahibleri gibi çürüyüp gidecekler süngüler
Orada..o vakit bir şafak tadında başlar geleceğim
Benim işim sana gelmek olacak hep
Takvimleri mevsimleri geçerek
Çekip biçerek özlemlerini
Benim işim sana gelmek olacak
TARİF EDİLMEZ BİR KARANLIKTAYIM ŞİMDİ
Anladım, 1982 nin bir son bahar gecesiymiş
Geçtiğim yanık tarlalarmış,yüzüm enkaz ellerim kan
Sessizliklerin seslerini akıyor bir ırmak:Meriçmiş
Güzel gözlerinden bir ülke kör edilmiş
Bağrında eylül tankları, militer postallar
Cesetlerle övünen azab soytarılarına kalmış kentlerin yüzü
O yüzden bu kan, bu kıyım adetten ve adalettenmiş
Gögüslerinde cinayet simgeleri apoletler
Bakışlarında o cehennem, o zehir zemberek, gururdanmış
Anladım, 1982 nin bir son bahar gecesiymiş
Aşklara kıyamlar düşmüş, sevmelere talan
Bir kürdistan köyünde,bir çocuk tarihi ağlıyor durmadan
Bir kadın saçlarını yoluyor mesela vandan
Terfili ve resmi eşkıyalar, kanunlarıyla daha yasal gülümsüyorlar
Dağlarda kar
Yollarda ceset sayımları, cemseler konvoylar
Zamane dervişleri sabırlarıyla çekip gitmiş
Şiirler lüzümsüz, anlatımlar gerksiz, söz bitmiş
Haklı olmak yetmiyormuş, bilmedim, güçsüzmüşüm
Ondandır en duru istemlerimle gecelere düşmüşüm
Bu enkazlarda ben bir düş müşüm
Anladım 1982 nin bir son bahar gecesiymiş
Özgürlüğün gözlerini ne kadar anlatsam faydasız
Yıkım tacirlerini, paşa kirliliklerini, çete sersemliliklerini
Zindanları, yangınları, inkarımın üstünde boktan kanunları
ne kadar...
Kürdistanın bağrında bir çocuk durmadan tarihi ağlar
Zamansız bir kırlangıç göçü başlar
Ve yollar yollar.....
Anladım 1982 nin bir son bahar gecesiymiş
Tarihe düşen bir kara not; aylardan eylülmüş
İçime firari bir ayrılık düşmüş, kimliğim hükümsüzmüş
Gecelerce koynumda bir yalnızlık yürümüş
Merhametim hikaye, insafım masalmış
Acımışım, acılarım büyümüş,bir de kanmış,
kanamışım
Anladım...bu anlaşılmazlığımız bilerekmiş
Bu ‘vatan’ bu ‘millet’ bu ‘sakarya’
Bu ‘birlik’ bu ‘kardeşlik’, inkarımın zehir zıkkım
tadıymış
Anladım.. bu zindan bu sürgün bu süngüler
Zalimin anlamdığı dilde cevap vermemenin bedeliymiş
Anladım 1982 nin bir sonbahar gecesiymiş
Anaların göz yaşlarında kentler kayıplar
Cesedler üstünde zalim paşalar fesitavalleri, iğrenc ayıplar
Son olsun...artık yanlış büyümeyeceksiniz çocuklar...
İHTİMAL
Sana unuttum baharları, uzun bekleyişler içinde
Saydım sayıkladım sana dair ne varsa bu hayat içinde
Bir şelale kaldı bakışlarından öte
Büyüyen sensizliği unuttum, yaslandığım düşlerde
Düpedüz sen kaldın, gizlerin gözlerin ve ellerin
Saklı umudun sıcaklığındadır
o al gülüşlerin
Daha bir ihtimal, geleceksin
Büyüyen bir yanlışlığın kentlerinden geçmişiz
Gizden günden geçmişiz, selden sudan
Hayatlarımıza aykırı hükümler vurulmuş da ateşler biçmişiz
Kayıplara düşmüşüz, zindanlara dolmuşuz
Bizden sorulur o yüzden aşklar ayrılıklar
İşte koyu sesizliklerden erken inmiş saçlarıma bu aklar
Yollar, yıllar anılarımızın kesildiği kavşaklar şimdi
öksüz
Bütün umursamazlıklarıyla esen rüzgarlardan öte
Çıldırmış bir özlemden ne kaldı geriye
Cevabını arayan bir mor soruyum işte
İhtimal bulacağım seni
Sana unutsam da baharları, uzun bekleyişler içinde...
PAYIMIZA BU HAYAT DÜŞTÜ
Kör, kara bir hayatla buluşturdular bizi
Çamurdan çocukluğumuzu özgürce oynayamadığımız
Korkuluklar koydular uykularımıza, anlayamadığımız
Koca teredütler yüklediler günlerimize
İçimizde seferberliklere çıkan tren sinerleri
Raydık sanki
Kızgınlıklar birikiyordu geçtiğimiz vadilerde
Bir öfke yankısı, bir yitik adres
Dönüşünü tüketmiş bakışlar taşıyorduk
Doluyduk, sessizdik, geçiyorduk sehel vakitlerinden
Kıyıya vurmuş alabalıklar değildi
Daha süt kokan yaşımızla cesedler gördük
Kırlarda kovulmuş kuşlar gibi üşürdük ortalıkta
Annelerimizin yaktıkları ağıtlara yaslanırdık çaresiz
Ondandır uzun yollara verdik bedenlerimizi
Steplerde ayak izlerimiz....
Biz
Her birimiz inkara verilmiş yetim bir
tarihin çocuklarydık
Büyük kalkışlara çıkardı yüreğimiz:bilmez miydiniz
Payımıza bu hayatı siz düşürdünüz:düşmez miydiniz
SENİ ANLATIYORDUM
Sensizligi anlatiyordum ayrılıklara
Pusulara verilmiş bir mayın tarlasıyken içim
Bu kentler bir yitik adresim
Her kavşağında ölümden sınavlarla agarlanırdım
Biliyorum beni bir sıcak gülüşle bekliyordun
Daha katmerli ve terli bir mühürdü sanki gamzelerin
Bir budala tarih kokardı ezberden ve mevsimler eylülken
Yorgundu bu kentler kirlenmekten
Gözlerini anlatiyordum yollara
Yarim kalmış şarkılar gibi susarak
Adın kitaplarda yasak, düşün gecelerden sıcak
Zamanlar sensizlige kilitliydi
Saçlarında uzak yağmur iklimleri
Çewlik kokardın sen
Seni anlatiyordum çocuklara
Sen olmazsan hasretler ne yazar,nasıl söylenir destanlar
Sevdalar neye yarar....
|